İnkılap Tarihi

19. Yüzyılda Avrupa’daki Gelişmeler

Yüzyılda Avrupa’daki Gelişmeler, konu anlatımı 8. Sınıf İnkılap Tarihi kitap ve ders notları kullanılarak derlenmiştir.

Yeni Çağ’da, Rönesans hareketleri ve Hümanizm akımıyla başlayıp Coğraf Keşifer ve Reform hareketleriyle devam eden gelişmeler, aklı ön plana çıkardı. Bu gelişmeler, insanı baskılardan kurtararak özgür bir düşünce ve değerler sistemi getirdi. Gerçeğe akıl yoluyla ulaşmayı hedefleyen bir hayat anlayışının oluşmasına zemin hazırladı. 18. yüzyıldaki bu düşünce yapısı Avrupa’da insanı merkeze alan, akla ve gerçeğe dayalı bir hayat anlayışını ortaya çıkardı. Avrupa’da 18. yüzyılda gelişen, önceki dönemlerin ön yargı ve ideolojilerinden uzak, bilgiye dayalı özgür ve akılcı düşünceyi temsil eden bu döneme Aydınlanma Çağı denir.

Aydınlanma Çağı’nın en önemli düşünürleri Fransa’da yetişmiştir. Montesquieu (Montesku) mutlakiyete karşı meşruti monarşiyi (anayasalı krallık rejimini) savunmuştur. Rousseau (Ruso) eşitlik ve demokrasiyi, Voltaire (Volter) vicdan ve fkir hürriyetini eserlerinde ele almıştır. Diderot (Didero) yayımladığı ansiklopedide esaret, hürriyet, adalet gibi kavramları halka açıklamıştır. Bu aydınlar, Fransa’da mevcut ekonomik ve siyasal düzeni eleştirmişler ve daha iyi bir toplumsal düzenin kurulabileceğini göstermişlerdir.

Fransa’da krallık rejiminde halka yönelik baskı ve eşitsizliğe dayalı toplum yapısı vardı. Halk, ekonomik sıkıntıların ve vergilerin ağırlığı altında eziliyordu. İngiltere ve Amerika’da hak ve özgürlükler konusunda yaşanan gelişmelerin de etkisiyle Fransız halkı mevcut düzeni değiştirmek için harekete geçti.

1789’da başlayan Fransız ihtilali, kısa sürede ülke geneline yayıldı ve bir şiddet gösterisine dönüştü. Halk, Paris’te yönetime el koydu. Krallık rejimi yıkıldı. 1789’da Fransız insan ve vatandaş hakları bildirisi yayımlandı. Bu bildiriyle insanların, hakları bakımından hür ve eşit doğdukları ve öyle yaşayacakları vurgulandı. Hürriyet, mülkiyet, güvenlik gibi hakların yanı sıra her türlü egemenliğin millete ait olduğu bildiride yer aldı. Demokratik anlayış ve laik devlet anlayışı yaygınlaştı. Fransız İhtilali ile her milletin kendi bağımsız devletini kurma hakkına sahip olduğunun vurgulanması, milliyetçilik fikrinin yayılmasına ve imparatorlukların dağılma sürecine girmesine yol açtı.

Aydınlanma Çağı’ında Avrupa’da yalnız bilim ve felsefe alanında değil, üretim teknolojisinde de önemli gelişmeler yaşandı. Birçok alanda teknolojik buluşlar gerçekleştirildi ve bunların üretime uygulanmasıyla sanayi inkılabı’nın temelleri atıldı. Buhar gücünün makinelerde kullanılması, insan ve hayvan gücüne dayalı üretim tarzından makine gücüne dayalı üretim tarzına geçilmesini sağladı. Avrupa’da yaşanan bu önemli gelişme Sanayi İnkılabı olarak adlandırıldı.

Sanayi İnkılabı, İngiltere’de 18. yüzyılın ikinci yarısında başladı. 19. yüzyılda diğer Avrupa devletlerine yayıldı. Sanayinin gelişmesiyle fabrikalar kurulmaya başlandı. Sanayileşen ülkeler ham maddeye ihtiyaç duydular ve ürettikleri malları satabilecekleri yeni pazar arayışına girdiler. Ekonomik ve askeri yönden güçlü olan devletler, geri kalmış ülkeleri birer ham madde kaynağı ve açık pazar olarak gördüler, onlara ait toprakları işgal ederek sömürgeleştirdiler.

Avrupa’daki Gelişmelerin Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Osmanlı Devleti, Rusya başta olmak üzere Avrupa devletlerinin saldırıları sonucu 19. yüzyıla önemli toprak kayıpları yaşayarak girmişti. Bu saldırılar karşısında denge politikası izleyerek ayakta kalmaya çalışan Osmanlı Devleti siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik bakımdan oldukça zayıflamıştı. Devlet, 19. yüzyılın başlarından itibaren bütün bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra başka sorunlarla da karşı karşıya kalacaktı. Bunların başında azınlık isyanları gelmekteydi.

20. Yüzyıl Başlarında Avrupa ve Osmanlı Devleti

Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik akımı, farklı milletleri bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecine girmesine neden oldu. Özellikle Balkanlardaki Hristiyan topluluklar, milliyetçilik akımının etkisi ve büyük Avrupa devletlerinin de kışkırtmaları sonucu bağımsızlıklarını elde etmek için ayaklanmaya başladılar. Osmanlı Devleti’nde milliyetçiliğin etkisiyle ilk olarak 1804’te Sırplar isyan etti. 1829 Edirne Antlaşması’yla Yunanlar bağımsızlıklarını kazandı. Devam eden dağılma süreci, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda alınan ağır yenilgi sonrası 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması ile hız kazandı. Bu antlaşma ile bağımsızlıklarını kazanan Sırbistan, Karadağ ve Romanya Osmanlı Devleti’nden ayrıldılar.

Siyasi çalkantıların yanı sıra Osmanlı Devleti’nin ekonomisi de giderek zayıfamaktaydı. Avrupa’daki fabrikalarda seri bir şekilde, bol miktarda ve düşük fiyatla üretilen mallar, Osmanlı pazarını istila etti. Kapitülasyonlar nedeniyle gümrük vergilerinin düşük olması da Osmanlı Devleti’nin Avrupa’nın ham madde kaynağı ve açık pazarı haline gelmesinde önemli rol oynadı. Küçük atölyelerde ve el tezgahlarında üretim yapan Osmanlı esnaf ve zanaatkârları, Avrupalı üreticilerle rekabet edemediler. Bu durum zamanla el tezgahlarının ve küçük atölyelerin kapanmasına, Osmanlı ekonomisinin büyük zarara uğramasına neden oldu.

Sanayileşemeyen ve ekonomisini düzeltemeyen Osmanlı Devleti, uzun süren ve genellikle yenilgiyle sonuçlanan savaşların giderlerini karşılamakta zorlanmaktaydı. Bu zorluğu aşmak için Kırım Savaşı(18531856) sırasında 1854’te İngiltere’den ilk kez dış borç alındı. Zamanla diğer Avrupa devletlerinden de borçlanmaya gidildi. Alınan paralar genellikle savaş giderleri ve altyapı çalışmaları için kullanıldı. Osmanlı borçlarını ödeyemez hale geldi. 1881’de Avrupa Devletleri’nin temsilcilerinden oluşan Düyun-u umumiye (Genel Borçlar) İdaresi kuruldu. Böylece Osmanlı Devleti’nin düzenli gelir kaynakları denetim altına alındı.

Osmanlı aydınları ve devlet adamları, yaşanan olumsuz gelişmeler üzerine Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmalarına engel olmak ve devletin dağılmasını önlemek amacıyla çalışmalar yapmaya başladılar. Bu doğrultuda Padişah Abdülmecid Dönemi’nde 1839’da Tanzimat fermanı (Gülhane Hatt-ı Hümayunu) ilan edildi. Fermana göre halkın can, mal ve namus güvenliği sağlanacaktır. Vergi herkesin gelirine göre alınacaktır. Mahkemeler açık olarak yapılacak, rüşvet ve iltimas (kayırma) önlenecektir. Tanzimat Fermanı’yla Müslüman ve gayrimüslim ayrımı yapılmaksızın herkes kanun önünde eşit sayıldı. Osmanlı Devleti’nde ilk defa padişahın gücü üstünde kanun gücünün varlığı kabul edildi. 1856 yılında ise Islahat fermanı ilan edilerek gayrimüslimlere verilen haklar genişletildi.

Tanzimat Dönemi’nde ve sonrasında yapılan yenilikleri yeterli görmeyen bazı Osmanlı aydınları, Genç Osmanlılar (Jön Türkler) adıyla örgütlendi. Bu aydınlar, Osmanlı Devleti’nde meşrutiyet yönetimine geçilmesi halinde ülkedeki karışıklıkların ve isyanların sona ereceğine inanıyorlardı. Genç Osmanlılar kendileriyle aynı fikri paylaşmayan Padişah Abdülaziz’i tahttan indirdiler ve V. Murat’ı tahta çıkardılar. Ancak daha sonra Genç Osmanlılar ile anlaşan ve 1876’da tahta çıkan Padişah 2. Abdülhamit tarafından Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası Kanuni Esasi ilan edildi. Anayasaya göre Osmanlı Mebusan Meclisi açıldı. Osmanlı Devleti’nde 1. Mebusan Meclisi başladı. Halk ilk kez seçimlere katılarak sınırlı da olsa yönetimde söz sahibi oldu. Fakat meşrutiyet yönetimi uzun sürmedi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlaması ve meclis ile Hükûmet arasındaki ilişkilerin bozulması üzerine padişah, meclisi kapattı. Anayasayı yürürlükten kaldırdı ve meşrutiyet yönetimine son verdi.

2.Abdülhamit, 1908 yılına kadar devleti mutlakiyetle yönetti. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin meşrutiyeti yeniden getirmek için yürüttüğü mücadele sonucunda 2.Abdülhamit, 23 Temmuz 1908’de meşrutiyeti yeniden ilan etti. Böylece 2.Meşrutiyet Dönemi başladı. Anayasada önemli değişiklikler yapıldı, padişahın yetkileri sınırlandırıldı ve meclisin yetkileri artırıldı. Ayrıca ilk kez siyasi partilerin kurulması sağlandı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu