Mustafa Kemal’in Askerlik Hayatı | Kronolojik
Mustafa Kemal’in Askerlik Hayatı, konu anlatımı 8. Sınıf İnkılap Tarihi kitap ve ders notları kullanılarak derlenmiştir.
Mustafa Kemal’in askerlik hayatında gösterdiği başarılar, kendisinin ve Türk milletinin geleceğini etkilemiştir. Öğrenim hayatını başarı ile tamamlayan Mustafa Kemal, 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle ilk görev yeri olan Şam’daki 5. Orduya atandı. Burada yakın arkadaşlarıyla birlikte “Vatan ve Hürriyet” adında gizli bir cemiyet kurdu. Bir süre daha Şam’da kalan Mustafa Kemal topçu stajını tamamladı, kolağası (kıdemli yüzbaşı) rütbesine yükseldi.
Selanik’e Dönüş ve 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)
1907 yılında Şam’daki görevini tamamlayan Mustafa Kemal aynı yıl merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargâhı’nın Selânik’teki kurmay şubesine atandı. Bu göreve ek olarak kendisine 1908’de Üsküp-Selânik arasındaki demir yolu müfettişliği görevi de verildi.
Mustafa Kemal, Selânik’te görevine devam ederken İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla bir araya gelerek İstanbul’daki siyasi gelişmeleri yakından takip etmekteydi. 2. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra 13 Nisan 1909’da İstanbul’daki avcı taburlarında çıkan isyan kısa sürede şehre yayıldı. Bu olay Rumi takvime göre 31 Mart 1325’te başladığı için “31 Mart vakası (Olayı)” olarak adlandırılır.
Meşrutiyet yönetimine karşı çıkanların ve İstanbul’daki ordu mensuplarının da içinde yer aldığı bu isyanı bastırmak için Selânik’te “Hareket Ordusu” hazırlandı. Komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı bu ordunun kurmay başkanlığını ise Mustafa Kemal üstlendi. Mustafa Kemal daha önce kurmay subay olarak görev yaptığı Suriye’de askeri meseleler hakkındaki görüşleriyle kendini kanıtlamıştı. Bu önemli görevle kurmaylık yeteneği pekişmişti.
Mustafa Kemal, Selânik’te bu ordunun kuruluşunda yer almış ve aynı zamanda bu orduya Hareket Ordusu adını da vermişti. Bu ordunun İstanbul’da uygulayacağı planları ve bildiriyi de hazırladı. Hareket Ordusu İstanbul’a ulaştıktan sonra kısa sürede duruma hâkim oldu, isyanı bastırdı.
Meşrutiyet rejimine karşı olan isyanın bastırılmasından sonra Padişah 2. Abdülhamit tahttan indirildi ve yerine V. Mehmet Reşat geçti. Böylece İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yönetimdeki ağırlığı giderek artmaya başladı. Orduyu da kendi yanlarına çekmeye çalışan İttihatçılar ülkenin kaderine hâkim konuma gelmişlerdi.
Mustafa Kemal, Meşrutiyet’in ilanı ve sonrasında yapılanları yeterli görmüyordu. Memlekette daha büyük ve köklü değişikliklerin yapılması gerektiğine inanıyordu. Bir süre sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla fikir ayrılığına düştü. Bu cemiyetin gizli olmaktan çıkarılması ve yasal bir partiye dönüşmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca ordunun siyasetten ayrı tutulması fikrini savundu.
Bu görüşlerinden dolayı cemiyetin üst düzey yöneticileri ile arası açıldı. Bundan sonra Mustafa Kemal İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden uzaklaşarak önceden olduğu gibi askerlik mesleğine yoğunlaştı.
Mustafa Kemal, Picardie’de (Pikardi) yapılacak askeri manevraları izlemesi için 1910 yılında Fransa’ya gönderildi.
İlk Askeri Başarı: Trablusgarp Savaşı (1911-1912)
1870 yılında siyasi birliğini tamamlayan ve sanayisi hızla gelişen İtalya, sömürgeciliğe yöneldi. Coğraf konum olarak kendisine yakın ve zayıfamış Osmanlı Devleti’nin toprağı olan Trablusgarp’a göz dikti. Büyük devletlerden buranın işgali konusunda onay alan İtalya, 1911 yılı Eylül ayı sonunda Trablusgarp’ı işgal etti.
Osmanlı Devleti bu işgale doğrudan müdahale edemedi. Mısır, İngiliz işgali altında olduğu için karadan, donanmanın yetersizliğinden dolayı da denizden Trablusgarp’a yardım gönderilemedi. Aralarında Mustafa Kemal’in de bulunduğu genç subaylar, gönüllü olarak bölgeye gittiler.
Burada halkı örgütleyerek İtalyanlara karşı büyük bir direniş başlattılar. Mustafa Kemal, Derne ve Tobruk bölgelerinde İtalyanlara karşı önemli başarılar kazandı ve binbaşılığa terfi etti. İtalya, bu direniş karşısında başarısız olunca Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak için Çanakkale Boğazı’nı ablukaya aldı ve On iki Ada’yı işgal etti.
Balkan Savaşlarının başlaması üzerine 18 Ekim 1912’de imzalanan Uşi Antlaşması’yla savaşa son verildi. Trablusgarp ve Bingazi İtalya’ya bırakıldı. Yunan işgaline uğrayabileceği nedeniyle On İki Ada geçici olarak İtalya’ya verildi. Böylece Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika’daki son toprağını da kaybetti.
Balkan Savaşları (1912-1913) ve Sofya
Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde Balkan Yarımadası’nda yaşayan topluluklar art arda bağımsızlıklarını elde etmişlerdi. Daha önce bağımsızlığını kazanan Yunanistan, Sırbistan, Romanya ve Karadağ’dan sonra 1908’de ise Bulgaristan bağımsız oldu. Balkan devletleri, Avrupa devletlerinin de kışkırtmalarıyla topraklarını genişletmek için Osmanlı Devleti’ne karşı harekete geçti.
Rusya başta olmak üzere büyük Avrupa devletleri, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki varlığına son vermek istiyordu. Trablusgarp Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin oldukça zayıfadığının anlaşılması, Balkan devletlerini cesaretlendirmişti. Bütün bu gelişmeler üzerine Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan ittifak yaparak 1912 yılı Ekim ayında Osmanlı Devleti’ne karşı saldırıya geçti ve böylece , 1. Balkan Savaşı başladı.
Osmanlı Devleti; ordu içindeki çekişmeler, Balkanlarda silah ticaretinin serbest bırakılması, ordunun hazırlıksız olması gibi nedenlerle 1. Balkan Savaşı’nda ağır bir yenilgi aldı. Midye-Enez Hattı’nın batısındaki bütün toprakları kaybetti. Bulgarlar, Çatalca önlerinde durdurulabildi.
1. Balkan Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan çekilmesi bölgede bir otorite boşluğu meydana getirdi. Bu arada küçük Balkan devletleri önemli ölçüde toprak kazanmıştı. Savaşta en fazla toprağı Bulgaristan elde etmişti. Bu durum diğer Balkan devletlerinin tepkisine neden oldu.
Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya’nın ittifak halinde Bulgaristan’a saldırmalarıyla 2. Balkan Savaşı başladı. Bulgarlar tüm cephelerde yenildi. Osmanlı Devleti de Bulgaristan’a karşı bir cephe açarak Dimetoka, Kırklareli ve Edirne’yi Mustafa Kemal’in de katkılarıyla geri aldı. Balkan Savaşları sırasında Çanakkale ve Gelibolu’nun savunulması amacıyla kurulan askeri birliğin Harekât Şubesi Müdürlüğüne atanan Mustafa Kemal, bu görevi sırasında Çanakkale Boğazı’nı askeri açıdan ayrıntılı olarak inceleme fırsatı buldu.
Balkan Savaşları sonunda Osmanlı Devleti Batı Trakya, Makedonya, Arnavutluk, Ege Adaları ve On İki Ada’yı kaybetti. Balkanlardaki Osmanlı hâkimiyetinin sona ermesi üzerine burada yaşayan Türkler, azınlık durumuna düştüler. Türklerin çeşitli baskılarla karşı karşıya kalmaları nedeniyle Balkanlardan Anadolu’ya büyük bir göç hareketi başladı. Ayrıca I.Balkan Savaşı’nda alınan ağır yenilgi, Osmanlı ordusunda bir reform yapılması ihtiyacını da ortaya çıkardı.
Balkan Savaşlarının sona ermesiyle 1913’te Mustafa Kemal, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya askeri ataşe olarak atandı. Yüzlerce yıl Osmanlı egemenliği altında yaşayan Bulgaristan’ın 1. Balkan Savaşı’nda, Osmanlı Devleti’nin başkentini ele geçirmeye teşebbüs edecek kadar güçlenmesinin nedenlerini araştırdı. Bulgaristan’da bulunduğu süre içinde yaptığı incelemeler akılcı ve gerçekçi bir kalkınmanın sonuçlarını görmesini sağlamıştı. Mustafa Kemal bu konularda çeşitli değerlendirmelerde bulunmuştu.
Harbiye Nezaretinin Mustafa Kemal’den beklediği en önemli görev, Bulgarlarla Osmanlı Devleti arasındaki askeri sorunların çözümlenmesi ve buradaki askeri gelişmelerin yakından izlenmesiydi. Aynı zamanda diğer Balkan devletlerinin askeri durumlarının öğrenilmesi de görevleri arasındaydı. Mustafa Kemal bu görevleri titizlikle gerçekleştirdi. 1914’te yarbay rütbesine yükseldi.
Mustafa Kemal görevinden fırsat buldukça Bulgaristan’ın sosyal, ekonomik ve kültürel hayatını yakından tanımaya çalışmıştı. Operayı ilk kez burada izlemiş, bunun yanı sıra Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sorunlarıyla yakından ilgilenmişti.
Onların kültürel hayatlarının geliştirilmesi için girişimlerde bulunan Mustafa Kemal, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin çıkardığı gazeteleri yakından takip etmişti. Bulgar meclisinde incelemelerde bulunmuş, Türk milletvekilleri aracılığıyla ülke siyasetinde etkin rol oynamaya çalışmıştı. Bu çalışmalar Bulgaristan’daki Türklerin varlığını korumasını, geliştirmesini ve milli bilinç temellerinin oluşmasını sağlamıştı.