Tarih

Dünya Gücü Osmanlı Devleti

Bu konumuzda sizlerle beraber Dünya gücü Osmanlı devleti hakkında bilgileri ve bu dönemin tüm siyasi olaylarını inceleyeceğiz.

Öncelikle konuya başlamadan önce bu dönemde gerçekleşmiş olan siyasi olaylara ve gelişmeleri kronolojik sıralama ile aşağıdaki görsel yardımı ile göz atalım.

Dünya Gücü Osmanlı Devleti kronolojik olay sırası

İstanbul’un Fethinin Sebepleri

İstanbul Asya ve Avrupa kıtalarının birleşim yerinde olması sebebiyle jeopolitik ve siyasi açıdan oldukça önemli bir noktada bulunmaktadır. Osmanlı boğazları denetleme yetkisine sahipti. Bu dönemde Bizans devleti Osmanlı devletinin Rumeli üzerine asker göndermesi ve çekmesine zorluklar çıkartıyor, aynı zamanda Anadolu beylerini kışkırtarak isyana teşvik ediyordu. Şehzadeleri de taht kavgası konusunda teşvik ediyordu. İstanbul aynı zamanda ticaret yollarının üzerinde olması sebebi ile bu açıdan da önemli bir yer edinmiştir kendisine.

İstanbul’un Fethi İçin Yapılan Hazırlıklar

2.  Murat’ın vefatından sonra 1451’de tahta çıkan II. Mehmet, padişahlığının ikinci yılında fetih için hazırlıklara başladı. İlk olarak Karamanoğulları ile anlaştı ve Anadolu’da güvenliği sağladı. Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı (Boğazkesen) yaptırdı. Böylece hem Bizans’a Karadeniz’den gelebilecek yardımları engellemek hem de Türk askerlerinin Rumeli’ye geçişini kolaylaştırmak istedi.

Edirne’de ordunun hazırlanması çalışmalarına hız verdi. Şahi adı verilen büyük toplar döktürdü. Balkanlardan gelebilecek yardımlara karşı gerekli önlemleri aldı. Osmanlı Devleti’nin faaliyetlerine karşı Bizans, Haliç girişine kalın zincirlerçeltiler. Surları güçlendirdi. Papa ve Macarlardan yardım istedi.

Osmanlı ordusu 6 Nisan 1453’te İstanbul’u kuşattı. 18 Nisan’a kadar top atışları ile surlar yıkılmaya çalışıldıysa da istenilen sonuç elde edilmedi. 20 Nisan’da denizlerde mücadele başladı. Haliç’in ağzının büyük zincirlerle kapatılmış olması ise Osmanlı donanmasının Haliç’e girişini engelledi. Bu sırada Bizans’a yardıma gelen Venedik, Papalık ve Ceneviz gemileri Osmanlı donanmasını yararak Haliç’e girdi.

Bütün bu gelişmeler ordu ve halk üzerinde olumsuzluğa neden oldu. Tüm ümitlerin söndüğü anda 22 Nisan gecesi gemileri yağlı kızaklar üzerinde, karadan Haliç’e indirtti. Haliç’te Osmanlı donanmasını gören Bizans büyük bir çöküntü yaşadı. Karadan ve denizden saldıran Osmanlı kuvvetleri, 54 gün sonra 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul’u fethetti.

İlginizi Çekebilir

İstanbul’un Fethi’nin Sonuçları

Türk tarihi açısından en önemli sonuç, son derece stratejik bir konuma sahip olan İstanbul’un, Osmanlı Devleti’nin başkenti ilan edilmesi oldu. Asya ve Avrupa kıtalarını Karadeniz ile Akdeniz denizlerine bağlayan yolların denetimi Osmanlı Devletine geçti. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli arasındaki toprak bütünlüğü sağlandı. Diğer yandan II. Mehmet’e “Fatih” unvanı verildi.

İstanbul’un fethinin, dünya tarihi açısından sonuçlarını ise şu şekilde değerlendirebiliriz; Stratejik ve ekonomik bir öneme sahip olan İpek Yolu’nun büyük bir bölümünün Osmanlı Devleti’nin eline geçmesi Avrupalıları yeni yolların arayışına yöneltti. Bu olay coğrafi keşiflerin nedenlerinden birini oluşturdu. Yine büyük toplarla en güçlü surların bile yıkılabileceği görüldü.

Bu durum da Avrupa’daki derebeyliklerin yıkılmasına zemin hazırladı. İstanbul’un alınmasından sonra İtalya’ya kaçan bazı bilim adamları o bölgede bulunan eski Yunan ve Roma eserlerini inceleyerek Rönesans’ın başlamasına katkıda bulundular. İstanbul’un fethi aynı zamanda Orta Çağ’ın sonu, Yeni Çağ’ın başlangıcı oldu.

İstanbul’un alınması, Osmanlı Devleti’nin kurumsal bir yapıya kavuşmasında önemli rol oynadı. İstanbul’u fethinden sonra devletin merkezi bu şehre taşındı. İstanbul kısa sürede imar edilerek âdeta devletin simgesi hâline geldi. Osmanlı Devleti İstanbul’a, İslambol ve Dersaadet (saadet kapısı) gibi adlar verdi. Bir süre sonra padişahların oturdukları ve devlet işlerini yürüttükleri Topkapı Sarayı inşa edildi. Şehre gelen yollar ve köprüler tamir olundu. Kapalıçarşı’nın çekirdeği olan Büyük Bedesten’in inşasına başlandı.

Bunların dışında imarethane, çeşme, han, hamam, cami, medrese gibi tesisler yapıldı. Fatih yaptırdığı caminin etrafında Sahn-ı Seman Medresesi’ni, çocuklar için bir mektep (dârü’t-tâlim) ve bir hastane inşa ettirdi. Padişah ve devlet adamlarının kurduğu vakıflar ile imar edilen şehir, Anadolu’dan gelen Türkmenlerin iskânı ile Türkleştirildi. Yapılan bu faaliyetler sonucu İstanbul, önemli bir dünya şehri hâline getirildi.

Osmanlı-Safevi İlişkileri Ve Çaldıran Savaşı (1514)

Osmanlının doğu sınırındaki Safevi Devleti, kendine rakip gördüğü Osmanlı Devleti’ni Şiilik propagandası yolu ile ele geçirme niyetindeydi. Bu amaçla Safevi Hükümdarı Şah İsmail, II. Bayezid Dönemi’nde Tokat, Amasya ve Çorum civarında Şahkulu İsyanı’nı çıkarttı (1511). İlk başlarda başarılı olan ayaklanma, daha sonra Osmanlı Devleti tarafından etkisiz hâle getirildi.

Yavuz Sultan Selim, şehzadeliği döneminde Trabzon’da vali iken Doğu Anadolu’daki gelişmeleri yakından takip ediyordu. 1512’de tahta geçen Yavuz Sultan Selim Anadolu’daki Şii propagandalarının önüne geçmek için ilk olarak Safevilerin üzerine gitme kadarını verdi.

İki devletin ordusu Van Gölü’nün kuzeydoğusundaki Çaldıran Ovası’nda savaştılar (1514). Safevi ordusu bozguna uğradı. Şah İsmail, ülkesinin iç kesimlerine kaçmak zorunda kaldı. Çaldıran Savaşı sonucu olarak Tebriz, Musul, Kerkük ve Erbil Osmanlı topraklarına geçti. Ayrıca Tebriz, Halep ve Bursa İpek Yolu’nun da hâkimiyeti Osmanlılara geçti. Anadolu’daki Safevi tehlikesi kırıldı.

Yavuz Sultan Selim, Çaldıran’dan dönerken Sinan Paşa komutasındaki bir orduyu Dulkadiroğulları Beyliği üzerine yolladı. Turnadağ Savaşı’nda Dulkadiroğulları yenilerek Osmanlı üstünlük sağladı. Bu durum Osmanlı-Memlûklu ilişkilerinin iyice gerginleşmesine sebep oldu.

Osmanlı-Memlûklu İlişkileri

Çaldıran Savaşı ile Safevi tehlikesinin önüne geçen Yavuz Sultan Selim, Türk İslam dünyası içindeki en büyük rakibi olan Memlûklülerin üzerine gitti. Osmanlı Devleti’nin Memlûklülere sefer düzenlemesindeki sebepler şu şekilde sıralanabilir.

  • Memlûklülerin, Fatih Dönemi’nde tamir ettirmek istediği Hicaz su yolları için izin vermemesi,
  • Baharat Yolu denetimini elde etmek,
  • Türk İslam dünyasının tek lideri olmak,
  • Halifeliğin ve kutsal mekanların denetimini Memlûklülerden almak istenilmesi.

Mercidabık Savaşı (1516): Yavuz Sultan Selim zamanında Memlüklüler arasında Mercidabık Ovası’nda gerçekleşmiştir (1516). Osmanlı Devleti savaşı kazanmıştır. Memlûklu Sultanı Kansu Gavri savaş meydanında ölmüştür. Mercidabık Savaşı sonunda Halep ve Şam elde edilerek Suriye Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.

Ridaniye Savaşı (1517): Yavuz kışı Şam’da geçirdikten sonra Mısır seferi için hazırlıkları başlattı. 1517’de Sina Çölü’nü geçerek Kahire’nin yakın yerlerinde Mısır ordusu ile yaptığı Ridaniye Savaşı’nı kazandı. Böylece Memlûklu Devleti’ne sona ermiş oldu.

Mısır Seferi sonucunda;

  • Memlûklu Devleti yıkıldı; Suriye, Filistin, Lübnan, Mısır ve Hicaz bölgeleri Osmanlı Devleti’nekatıldı.
  • Baharat Yolunun denetimi tamane Osmanlı Devleti’ne girdi.
  • Halifelik Osmanlıya geçti, Osmanlı Devleti İslam dünyasının yeni lideri konumuna geldi.
  • Venedikliler, Kıbrıs Adası için Memlûklara ödedikleri vergiyi bundan sonra Osmanlı Devleti’ne ödemeye başladı.

Kanuni Sultan Süleyman Dönemi Siyasi Olayları

Dersimizin dünya gücü Osmanlı Devleti bilinmesi gerekenler çinde önemli noktalarından biride Kanuni dönei siyasi olaylarıdır. Osmanlı Devleti’nde, devletin ve toplumun var olabilmesi adalet kavramıyla eş tutulurdu. Adalete büyük önem veren Osmanlı Devleti bunu gerçekleştirebilmek için ilk dönemlerden itibaren adli sistemini kurdu. XVI. yüzyılda hukuk sistemini daha da geliştirdi. Osmanlı hukuk sisteminin gelişmesinde Kanuni Sultan Süleyman’ın katkısı çok fazladır. Kanuni, mevcut kanunlara riayet etmiş, adaletten hiç taviz vermemiş, uygulamaya koyduğu kanunlarda hak ve hukuku gözetmiştir.

Tüm bunlar kendisine “Kanuni” unvanını kazandırdı. Kanuni’nin hükümdarlığı boyunca başlıca uğraşlarından biri de yetkilerinin bir bölümünü devrettiği kişilerin bu gücü kötüye kullanmalarını önlemek oldu. Osmanlı Devleti’nde kanunların uygulanması ve tebaanın haksızlığa düşmemesi için adaletnânemeler yayımlattı. Onun kanunları ve adaletli yönetimi sayesinde Osmanlı topraklarına katılan Hristiyan ülke ve şehirlerindeki gündelik hayatta büyük değişiklikler yaşanmadı. Ülke genelinde huzur ve sükûnet sağlandı.

Yavuz Sultan Selim’in vefatından sonra yerine, tahtın tek varisi olan I. Süleyman (Kanuni) geçti (1520). Yavuz’un Dönemi’nde doğuda Safevi tehlikesi önemli oranda bertaraf edilmiş, Memlûklu Devleti’ne son verilmiş ve Osmanlı Devleti Türk İslam dünyasının lideri olmuştu. Kanuni ise Avrupa siyasetinde etkin olmak istiyordu. Bu sebepten dolayı onun döneminde ağırlıklı olarak Batı’ya seferler düzenlendi.

XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Doğu ve Orta Avrupa’da üstünlük kurma faaliyetlerinde en büyük rakibi Avusturya olmuştur. Bu durum iki ülke açısından siyasi ve ekonomik sonuçları beraberinde getirdi. Avusturya Kralı Ferdinand’ın Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in kardeşi olmasından cesaret alarak Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da ilerlemesini durdurmaya çalışıyordu.

Kanuni Sultan Süleyman’ın padişah olduktan sonra, Osmanlı Devleti’nin batıya yönelik fetih politikasını çoğalttı. Kanuni, ilk olarak Belgrad’ı 1521 yılında elde ederek önemli bir merkez edindi ve Macaristan ile sınır komşusu oldu. Osmanlı Devleti’nin 1526’da Mohaç Meydan Savaşı’nı kazandı, Macar Kralı II. Layoş öldürüldü ve Macaristanda Osmanlı hakimiyetine girmiş oldu.

Osmanlı Devleti, Macaristan’ı doğrudan Osmanlı topraklarına almadı. Osmanlı Devleti Macar kralı olarak Macar yerli halkından biri olan Jan Zapolya’yı atadı. Ferdinand bu duruma karşı çıktığı ve yeni Macar Kralını da tahttan indirdi, böylece Osmanlı ve Acusturya savaşları başlamış oldu.

Osmanlı Devleti, 1529’da Viyana’yı kuşatsa da zafer kazanamadı. Ardından Ferdinand yeniden Macar topraklarına saldırıda bulundu. Bu durumunda karşısında Osmanlı Devleti, Almanya seferini başlatarak hem Ferdinand’a hem de Şarlken’e karşılık vermek istedi. Osmanlı Devleti’nin karşısına çıkmaya kimse yeltenemedi. Bu durumun üzerine Avusturya, Osmanlı Devleti’ne barış teklif etmek durumunda kaldı ve iki ülke arasında 1533’de İstanbul Antlaşması yapıldı.

Bu antlaşmaya göre:

  • Avusturya arşidükü, Osmanlı sadrazamına protokol olarak denk olacak.
  • Ferdinand, Macar toprakları üzerinde hak iddia etmeyecek ve elindeki Macar toprakları için Osmanlıya vergi ödeyecek.

Macar Kralı Yanoş’un ölümü üzerine Ferdinand, Macar toprakları üzerine bir kez daha saldırıya geçti. Bu durumunda üzerine yeniden sefere yapan Kanuni, Macaristan’ı bu sefer doğrudan Osmanlı topraklarına dahil etti (1541). On iki sancaktan oluşan Budin Beylerbeyliği’ni kurdu. 1551 yılında Avusturya’nın Erdel’in iç işlerine karışması üzerine tekrar savaşlar başladı. Bu savaşlar 1562’deki barışa kadar sürmüş olsada sonraki dönemlerde artarak devam etti.

XVI. yüzyıl boyunca devam eden Osmanlı-Avusturya savaşları sonunda, Osmanlı Devleti, Avusturya’ya karşı siyasi üstünlük sağlayarak bazı ekonomik üstünlükler de elde etti. Osmanlı Devleti, hâkimiyet alanını Orta Avrupa’ya kadar genişletti. Ancak uzun yıllar süren Osmanlı-Avusturya savaşları Osmanlı ordusunu da yıprattı. Tüm bu seferler sebebiyle hazine giderleri oldukça arttı. Yavuz Sultan Selim döneminde en zengin ekonomiyi yaşayan Osmanlı hazinesi, Kanuni Dönemi içinde ise uzun süren seferler sebebiyle ilk kez açık verdi.

Doğuda Hâkimiyet Kurulması

Yavuz Dönemi’nde yapılan Çaldıran Savaşı’ndan bir süre sonra Safevi Hükümdarı Şah İsmail vefat etti. Yerine geçen oğlu Şah Tahmasb da Osmanlı Devleti’ne aynı siyaset şeklini devam ettirdi. Şii propagandaları yaparak Anadolu’da karışıklık çıkarmaya çalıştı. Osmanlı Devleti karşısında Venedik ve Avusturya ile çeşitli anlaşma yaptı. Tüm bu olayların üzerine Kanuni 1534, 1548 ve 1553’te İran üzerine üç farklı seferyaptı. Osmanlı Devleti’ne karşı koyamayan İran barış istedi. 1555’te iki ülke arasında “Amasya Antlaşması” yapıldı. Antlaşmaya göre Tebriz, Erivan, Bağdat, Irak ve Doğu Anadolu Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. Osmanlı Devleti ile İran arasındaki ilk resmî antlaşma ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin güvenliği sağlandı.

XV Ve XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Ekonomik Politikaları

Osmanlı ekonomisi çok büyük ölçüde tarım ve hayvancılık odaklıydı. Zamanla sınırların büyümesi, denizlerde üstünlük kurulması ve pek çok ülke ile sınır komşu olunması sebebiyle Osmanlı Devleti’nde ticari faaliyetler de önemli ölçüce gelişti. Akdeniz ve Karadeniz arasında deniz bağlantısının kurulması, İpek ve Baharat Yolları’nın denetim altına alınması, Osmanlı ticari faaliyetlerine büyük oranda artış sağlamıştır.

Ayrıca ticaretin gelişmesi için önemli tedbirler de alındı. Örnek olarak Fatih Sultan Mehmet, Venedikliler ile uzun vadeli ticaret yapmak için onlara İstanbul’da bir elçi bulundurma hakkı verdi ve birtakım gümrük imtiyazları sağladı.

Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu bölgeler İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerindeydi. Bu yollar üzerinde yapılan ticaret ve elde edilen gümrük gelirleri devletin önemli ekonomik kaynaklarıydı. Bu yüzden Osmanlı padişah ve idarecileri ticareti geliştirmeye yönelik birtakım tedbirler aldılar. Osmanlı ülkesiyle ticaret yapan ülke tüccarlarına gümrük kolaylığı ağladılar. Müslüman ve gayrimüslim tüccarların güvenliğini ve rahatını sağlamaya yönelik mekânlar inşa ettiler

İstanbul, doğu ve batı tüccarlarının bir araya geldiği uluslararası bir pazar özelliği taşıyordu. İş hanları, depolar ve limanlar, dünyanın her tarafından gelen tüccarlar için gerekli bütün hizmetleri veriyordu. Bunun yanı sıra Bursa, Kahire, Edirne ve Selanik önemli ticaret merkezleriydi. Bursa’dan doğunun baharat ve kahvesi karşılığında ipek, deri ve kereste ihraç edilirdi. Edirne’nin kumaş tüccarları Avrupa ile ticaret yaparlardı.

İstanbul halkının et, tahıl, pirinç ve yağ ihtiyacını karşılamak için Balkanlardan ve doğu ülkelerinden ithalat yapılırdı. Osmanlı Devleti 15. asırdan sonra denizlere egemen olduğu için deniz taşımacılığı ve ticareti de bu oranda gelişti. Doğuda bulunan ülkelerin Avrupa’ya giden malların bir bölümü İskenderun ve Suriye limanlarından nakledilmeye başladı. Böylece Akdeniz’de gemi ticareti önemli ölçüde önem kazandı.

Dünya Gücü: Osmanlı

Bu döneme ait ikili ilişkileri incelemek devletlerin rolleri ve pozisyonları açısından oldukça önemlidir. Tarihsel açıdan siyasi ilişkileri ve önemli olayları incelediğimiz dünya gücü Osmanlı Devleti özet konusunu tüm detayları ile sizlere sunuyoruz.

Osmanlı- Habsburg İmparatorluğu İlişkileri: Avrupa’da akrabalık ilişkileri neticesi kurulan Habsburg İmparatorluğu (Macar, Avusturya ve Alman krallığı) XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin en büyük rakibi oldu. Osmanlı Devleti bu imparatorluk ile mücadele edebilmek hedefiyle uzun vadeli stratejiler ilerletmek mecburiyetinde kaldı. Kanuni Sultan Süleyman hem Avrupa’da Türklerin ilerlemesi için hem de Habsburg İmparatorluğu’na karşı üstünlük kurma hedefiyle ilk olarak Belgrad’ı fethetti. Böylece Orta Avrupa’nın giriş kapısı niteliğinde olan mühim bir üs bölgesi Osmanlı denetimine girmiş oldu.

Kanuni daha sonraki zamanlarda Habsburg İmparatorluğu ile savaş içinde olan Fransa’ya yardım etti. Böylece Fransa’yı yanına çekerek Avrupa Hristiyan birliğini zayıflatmak istediği gibi Habsburg İmparatorluğu’na karşı mühim bir kuvveti de yanına çekmeyi planladı. Nitekim bu dönemde Fransa ile Habsburg İmparatorluğu arasında oluşturulan savaşta, Fransa Kralı I. Fransuva, Alman İmparatoru Şarlken’e tutsak düştü. I. Fransuva’nın annesi Kanuni’den yardım istedi.

Kanuni lüzum Fransa kralını esaretten kurtarmak ve Almanya’nın en büyük müttefiki ve akrabası konumunda olan Macarları saf dışı bırakmak hedefiyle Macaristan üstüne yürüdü. 1526 senesinde gerçekleşen Mohaç Savaşı ardından Macar Kralı öldürüldü. Osmanlı, Macaristanın denetimini eline geçirdiği gibi, Almanya da I. Fransuva’yı serbest bırakmak mecburiyetinde kaldı.

Macaristan’ın Osmanlı Devleti denetimine girmesi Habsburg İmparatorluğu’nun başka bir katılımcısı olan Avusturya ile uzun seneler sürecek olan savaşlara sebebiyet verdi. Osmanlı Devleti, Habsburg İmparatorluğu’na karşı Fransa’yı yanına çekmek dışında, Almanya’da patlak veren mezhep savaşlarında Protestanlara da destek sunarak Avrupa’daki mezhep savaşlarını körükledi. Böylece Habsburg İmparatorluğu’nu siyasi ve askerî yönler dışında dinî açıdan de zayıflatmak istedi.

Osmanlı-İspanya İlişkileri: XVI. yüzyılın başlarında İspanya Krallığı, hem Katolikliğin koruyucusu olarak hem de dünya imparatorluğu kurma isteği ile Akdeniz’de çeşitli eylemler yaptı. Böylece Akdeniz’de egemenlik kurarak Doğu ve Batı arasındaki ticari trafiği kontrol ederek Akdeniz ve Afrika’nın kuzeyine hâkim olmak istiyordu. Ancak Osmanlı Devleti’nin hem karada hem de denizde batıya doğru ilerleyişi, kısa sürede iki devleti karşı karşıya getirdi. Akdeniz’de birbirlerine rakip olarak ortaya çıkan bu iki devlet, yoğunluğu değişmekle birlikte üç yüz yıl sürecek bir rekabet ve mücadelenin içerisine girdi. Osmanlı Devleti, bu mücadelede İspanya’yı desteksiz bırakmak için Fransa, Venedik ve Cenevizlere birtakım ticari imtiyazlar gösterdi. Özellikle Fransa’ya büyük siyasi destek sağladı. Neticede XVI. yüzyılda genelde Akdeniz’de içinde meydana gelen çekişmelerden Osmanlı Devleti avantajlı çıktı.

Osmanlı-Portekiz İlişkileri: XV ve XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, Portekiz devleti ile hem Akdeniz’de hem de Atlas ve Hint okyanuslarında büyük bir çekişme yaşandı. Osmanlı Devleti, Akdeniz’de güçlü bir donanma kurarak Portekizlilerle kıyasıya bir mücadeleye başladı. Ayrıca Hint ve Atlas okyanuslarında Portekiz hâkimiyetini sona erdirmek için Hint Deniz Seferlerini başlatıldı. Osmanlı Devleti okyanuslarda Portekiz hâkimiyetini kıramamış olsa da XVI. yüzyıl sonunda Portekiz devletinin Akdeniz’deki varlığını bitirmiştir.

Osmanlı-Venedik İlişkileri: Kuruluş Dönemi’nde başlayan Osmanlı-Venedik ilşikisi, Osmanlı’nın Balkanlardaki fetihleri sonucu, iki ülkeyi komşu hâline geldi. Fatih Dönemi’ndeyse Osmanlıların Ege Adalarını elde etmeleri, bölgede çıkarları etkilenen Venediklilerin Osmanlı Devleti’ne savaş açmalarına sebep oldu. Savaşlar 16 yıl sürdü (1463-1479). Bu savaşlar boyunca Osmanlılar Eğriboz başta olmak üzere birçok adayı ele geçirdiler. Savaşın sonunda Osmanlılarla Venedikliler arasında barış yapıldı.

Antlaşma ile Venediklilere birtakım ticari ayrıcalıklar verildi. Fatih, bu eylemi ile hem bölge ticaretini canlı tutmayı hem de Batı’nın güçlü deniz tüccarı devletini yanına alarak onu Avrupa Hristiyan birliğinden koparmayı hedeflemiştir. Fatih Dönemi’nden sonra, Osmanlıların Akdeniz’de her geçen gün hâkimiyet alanlarını genişletmeleri Venediklileri rahatsız etti. Bu durumdan sonra Venedikliler artık Osmanlılara karşı oluşturulan Haçlı ordularında yer aldılar.

Osmanlı-Ceneviz İlişkileri: Cenevizler, XI. yüzyıldan XVIII. yüzyıl sonlarına kadar İtalya Yarımadası’nın kuzey batısında, bugünkü Cenova civarında hüküm sürmüş bir şehir devletiydi. İlk olarak Orhan Bey Dönemi’nde, Osmanlılar ile Cenevizliler arasında yoğun bir ticari ilişki başladı; daha sonra iki devlet arasında birçok alanda iş birliği ve ortak çalışma gerçekleşti.

Osmanlı Devleti, Cenevizlere verdiği imtiyazlar ile boğazlar bölgesinde Osmanlı Devleti aleyhine oluşturulan Bizans-Venedik iş birliğini bozmayı amaçladı. Bu ticari ilişkiler ile iki ülke bazen askeri konularda da birbirlerine yardımcı oldular. İstanbul’un Fethinin ardından Cenevizliler, Osmanlı Devleti’ne karşı olumsuz duruş içine girdiler.

Bunda Osmanlıların her geçen gün Akdeniz ve Karadeniz’deki hâkimiyet alanlarını genişletmeleri ve Ceneviz kolonilerini tehdit etmeleri etkili oldu. Dolayısı ile Fatih Dönemi’nde, Karadeniz’de Cenevizlerin en büyük kolonilerinden biri olan Kırım ve Kefe’nin ele geçirilmesi ile Osmanlı Devleti Karadeniz’de üstünlük kurdu. Bu durum iki ülke arasındaki gerginliği oldukça artırdı. Cenevizler, Osmanlı Devletine karşı kurulan Haçlı ordusuna katılmış olsalar da, Osmanlılarla ticari ilişkilerini bitirmemeye özen gösterdiler.

Osmanlı-Safevi İlişkileri: Fatih’in 1473’te Akkoyunlu Devleti ile yaptığı Otlukbeli Savaşının ardından Akkoyunlu Devletinde dağılma sürecine başladı. 1502 tarihinde Akkoyunlu Devleti’i yok eden Safeviler bölgede büyük güç konumuna geldiler. Osmanlı-Safevi ilişkileri ilk olarak, II. Bayezid Döneminde başladı. Safeviler, kendilerine rakip olarak gördükleri Osmanlıları ortadan kaldırmak istedi.

Bu amaçla Anadolu’da Şah Kulu İsyanı’nı çıkarttılar. Yavuz Sultan Selim, hükümdar olduktan sonra ilk iş Safevi tehdidini ortadan kaldırmayı hedef edindi. Bu yüzden batıya sefer düzenleme işini sonraya bıraktı. Çünkü doğunun güvenliğini sağlamadan Batı’ya yapacağı seferlerden bir sonuç elde edemeyeceğini düşünüyordu. Anadolu’ya yönelik Şii tehdidini önleyip İslam dünyasındaki fitne fesatı engellemek istiyordu. Bu durum için gerçekleşen Çaldıran Savaşı’nı Osmanlı Devleti kazandı (1514). Savaş sonucunda Anadolu’ya yönelik Safevi ve Şii tehlikesinin önemli ölçüde önüne geçilmiş oldu.

Dünya Gücü Osmanlı Devleti konu anlatımı yazımızın sonuna geldiğimiz noktada sizlere konu tekrarı için test çözmeyi ve kitaplarınızdaki konu sonu sorularına göz atmanızı öneriyoruz. Tarih tekrara edilmediği takdirde unutulmaya mahkum bir derstir. Hepinize iyi çalışmalar.

Tüm Tarih Ders Notlarına buradan ulaşabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu