Türk Müziği Tarihi

Notalar Nasıl Ortaya Çıktı? Notaların Tarihsel Gelişimi

Müzik tarihinde müzik yazısının büyük önemi vardır. Müzik yazısı bugünkü şeklini alana kadar pek çok değişikliğe uğramış, tarih boyunca farklı biçimlerde nota yazım sistemleri kullanılmıştır. Bu nota yazım sistemlerinin amacı, müziğin temel özelliklerini sabitlemek ve bu özelliklerin kalıcılığını sağlamak olmuştur.

Nota Yazısının Tarihsel Süreci

Müzik seslerinin isimlendirilmesinin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. 9. yüzyıldan sonra neuma adı verilen ve nota yazısı yerine geçen işaretler kullanılmaya başlanmıştır. Neuma; temel sesi belirleyen renkli bir çizginin üzerine yazılan kare şeklindeki noktalardan, eğrilerden ve bağlardan oluşmuştur. Kilise ilahilerinin heceleri üzerine konulan bu işaretler, ezgiyi bilenler için bir ipucu görevi üstlenerek bu kişilerin ezgiyi hatırlamasını sağlamıştır.

Günümüzde hala kullanılmakta olan nota yazısının temelleri Orta Çağ’da atılmıştır. Guido d’Arezzo (Guido Darezo) tarafından geliştirilen “solmileme tekniği” ve Boethius tarafından oluşturulan “harflerle isimlendirme tekniği” günümüz nota yazısının zeminini oluşturmuştur.

Solmileme Sistemi

Kuzey İtalya’daki Pompasa Manastırında şan öğretmenliği ve rahiplik yapan Guido d’Arezzo (991-1033), çocuklara duaları ezberletmek için bir yöntem bulmuştur. Onlara her yeni sesin bir öncekinden daha tiz başladığı bir halk ezgisi öğrettikten sonra bu ezgiyi Latince olarak dinsel bir metne dönüştürmüştür. Elinin parmaklarındaki girinti ve çıkıntılara metnin ilk hecelerini yazan Guido d’Arezzo, böylece bir gam dizisinin sekiz notasını birden sergilemiştir. Bu yöntem, müzik tarihinde “Guido’nun Eli” olarak adlandırılmıştır.

Aziz Yuhanna ilahisinin birinci dörtlüğünden yararlanan Guido d’Arezzo, bu dörtlüğün her mısrasının ilk sözcüğünün ilk hecesinden yola çıkarak sesleri isimlendirmiştir. İlahinin ilk hecesi olan “ut”, ilahinin sessiz harfle başlayan diğer hecelerine uyması için önce “tu”, sonra “to”, daha sonrada “do” şeklinde kullanılmıştır. Bu gelişmeyi sağlayan kişi yine bir İtalyan müzik araştırmacısı olan Giovanni Maria Bononcini’dir [Covanni Mariya Bononçini (1642-1678)].

İlahinin ilk heceleriNotaların ismiNotaların açıklaması
UTgueantslaxisDo – DominusYaradan
REsonarefibrisRe – RemunMadde
MİragestorumMi – MiraculumMucize
FAmulituorumFa – Familias PlanetariumGezegenler ailesi
SOL ve pollutiSol – SolisGüneş
LAbiireatumLa – Lacretea ViaSamanyolu
SAncte lohannesSi – SideraeGökler
Guido’nun Notaları İsimlendirme Sistemi

Guido’nun Müzikte Gerçekleştirdiği Yenilikler

  • Sesleri isimlendirmesi
  • Fa anahtarını müziğe kazandırması
  • Dört çizgili porteyi beş çizgiye çıkarması
  • Portede çizgi arası ve çizgi üstü nota yazım sistemini geliştirmesi

Boethius (Boetyus) Yazısı

Boethius yazısında Latin alfabesinin A’dan P’ye kadarki 15 harfi kullanılmıştır. Bu nota yazısında kullanılan harfler, sesleri kalından inceye doğru göstermiştir. A harfi bugünkü adıyla “la” sesini, B harfi “si” sesini, C harfi “do” sesini göstermiştir. İngiltere ve Almanya’da seslerin la, si, do, re, mi, fa, sol heceleri yerine hala A, B, C, D, E, F, G gibi harflerle adlandırılması geleneğinin kökleri Boethius yazısına dayanmaktadır.

ABCDEFG
LaSiDoReMiFaSol
Boethius Yazısının Günümüzde Kullanılan Şekli

Notaların Ortaya Çıkış Hikayesi

Notalar yüzyıllardan beri insanlığın ortak alfabesi olma özelliğini taşıyor. Duyduğumuz müzik değişse bile sistem hep aynı kalıyor. Kullanılan bu sistemin yani notaların tarihçesini merak edenler için faydalı bir içerik olacak.

Notaların ortaya çıkış hikayesi
Notaların ortaya çıkış hikayesi

Kaynaklarda genel olarak Pisagor’a kadar uzandığı belirtilen notaların, aslında daha da eski ye Sümerlere dayandığı da iddia edilenler arasında. 1950 li yıllarda Suriye’de yapılan kazlar sonucunda Sümerlere ait bir tablet üzerinde ‘‘Hurrian Hymn No 6’’ bestesi bulunmuştur. Daha da ileriye gelecek olursak Pisagor notaların keşif sürecinde katkıları bulunduğu düşünülen bir diğer aktördür. Rivayete göre Pisagor demircinin önünden geçerken duyduğu sesler üzerinde düşünüp, demir ustasına çeşitli aletleri kullandırarak çıkan sesleri incelemiş ve sonrasında müzik aralıkları üzerinde varsayımlarda bulunmuştur.

Romalı filozof Boethius (M.S. 480–524) seslere ad vermeyi düşünerek her bir notaya bir harf vermiştir (A,B,C,D,E,F,G). Böylelikle günümüzde daha çok kuzey ülkelerinde (İngiltere, Almanya) kullanılan notaların harf sembolleri oluşmuştur.

Ülkemizde ve diğer birçok ülkede kullanılan nota isimlerine gelecek olursak 11. yüzyılda yaşamış olan bir rahip tarafından isimlendirildiği bilinmektedir. Bilinen bilgilere göre rahip Guido d’Arezzo yağmur sonrası kilise bahçesinde otururken gökkuşağına bakar ve düşünmeye başlar. Gökkuşağında 7 renk olması, haftada 7 gün olması, kutsal kitapta 7 ile ilgili yazılanların bulunması gibi örnekleri düşünerek notalarında 7 tane olabileceği düşüncesine kapılıyor. 1030 yılında Guido bir grup koro öğrencisine Aziz Lohannes Battista ilahisindeki mısraları kolay öğretebilmesi için elinin parmaklarındaki çukurlara ve tümseklere metnin ilk hecelerini yazmıştır. Bu mısra şu şekildedir:

  • Ut* queant laxis , (sadece senin hizmetçilerin)
  • Resonare fibris, (özgürce ilahi söyleyebilir)
  • Mira gestorum, (mucizeleri hakkında)
  • Famuli tourum , (işlerin hakkında)
  • Solve polluti, (günahlarının lekelerini sil)
  • Labii reatum, (onların dudaklarından)
  • Sancte Iohannes… (Aziz John…)

Ut sesi uzatılamadığından daha sonrasında Do olarak değiştirilmiştir. Böylece müzikte bir gam dizisinin sekiz sesini birden ortaya çıkardı. Müzik tarihinde buna “Guido’nun Eli” deniyor. Aslında Rahip Guido 7 notadan 6 tanesini kendisi bulmuştur. Sonradan si notası eklenerek “Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si”den ibaret olan notalar ortaya çıkmıştır.

Türk Müziği Tarihi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu