Felsefe

Platon’un (Eflatun’un) Ruh Anlayışı Nedir? Psikolojik Görüşleri Nelerdir?

Eflâtunun ruh üzerine ileri sürdüğü düşünceler de ideler nazariyesi kadar önemlidir.

Gerçi, Eflâtun, ruh hakkındaki görüşlerinde, orphik inançların ve Pisagor’cu mistisizmin tesiri altında kalmıştır. Bununla birlikte o, bütün bu mistik ve dini anlayışları, kendi ideler nazariyesi ile orijinal bir şekilde birleştirmiştir.

Eflâtun, ruh hakkındaki anlayışlarını, phaidon, Phaidros ve Devlet diyaloglarında açıklamıştır. Eski Yunan mistisizmi, ruhun Tanrıca bir kaynaktan çıktığına ve ölümsüz olduğuna inanır. Ancak ruh, işlenilen bir suç sonucunda yahut da Evren’e hâkim olan bir kanun yüzünden, gelip geçici bir vücut kalıbının içinde, bu dünyaya inmiştir. İnsan, sonlu olan bu vücut kalıbından, ölüm yoluyla kurtulur. Bununla birlikte, bu dünya yüzündeki davran ışına, bu dünya yüzünde yaşadığı hayatın değerine göre, yeni baştan, insan yahut da hayvan olarak, başka bir vücut kalıbı içinde, bir daha dünyaya gelir. Ruhun hedefi, içine sıkışıp kaldığı bu vücut kalıbından kurtulmaktır.

Çünkü vücut, ruh için bir zindandan başka bir şey değildir. Başlangıçta ruh, vücuda bağlı olmadan, başlı basına bir hayat yaşamıştır. Ruh, sürekli olarak bu ilk hayatını özler. Ona kavuşması ancak, bu dünya yüzünde faziletli Ve ölçülü bir hayat sürmesi ile mümkündür. İnsanın, vücudun acılarına dayanıp, kendini bu acıların üstünde duyabilmesi, onun, günün birinde, ruhunu bu vücut baskısından kurtarabileceğini gösterir.

Orphik görüşlerle ilgili olan bu eski düşünceleri, Eflatun, kendi ideler nazariyesi ile birleştirir. Ruh, başlangıçtaki hayatını, yani, vücuda bağlı olmadan yaşadığı hayatı, ideler dünyasında yaşamıştır ve sürekli olarak, yeni baştan, bu Âleme dönmeyi ister. Ruh, iki ayrı âlem arasında, yani öncesiz ve sonsuz olan ideler âlemi ile sonlu ve gelip geçici olan eşya âlemi arasında bulunur, Ruh, tanrıca bir kaynaktan çıkmıştır.

Bu bakımdan, idelerle bir yakınlığı vardır. Bununla birlikte, ruhun kendisi bir ide değildir. Ama dünya yüzündeki varlıklar arasında idelere en çok benzeyenidir. Gerçi, ideler, duyular üstü bir âleme aittirler. Buna karşılık, ruh, kısa bir zaman için de olsa, bir vücut içinde duyular Âlemine iner. Ruh, bu aşağılık vücut kalıbı içinde, çok kere, kendi tanrıca kaynağını unutarak, kendini vücudun kandırışlarına kaptın ve bin türlü yanılmaya düşüp bin türlü suç işler. Bununla birlikte, insan ruhunda saklı olan ve sonsuz gerçeklik Âlemi ile ilgili bulunan eski hat ıralar, onda, ruhun asıl vatanı olalı bu sonsuzluk âlemine karşı derin bir özleyiş uyandırırlar. Bu gerçek «Eros» ruha, gerçek ödevini hatırlatır.

Platon’un (Eflatun’un) Ruh Anlayışı Nedir Psikolojik Görüşleri Nelerdir

Ruhun ödevi, kendini vücut bağlarından, içgüdülerin sürükleyici tesirinden kurtarmak ve bu suretle temizlenerek saf ruh olmaya hazırlanmaktır. Ruhun bu ödevini gerçekleştirmeye yarayacak tek bilgi yok ise diyalektiktir. Eflâtuna göre, güzeli, iyiyi, âdili, vs. bilmek, güzel, iyi adil vs. olmakla aynıdır. Bu suretle, ideler Âlemine de daha çok yakınlaşılmış olur. Çünkü iyilik yapabilen kimse, iyiliğin kendisini tanıyan kavrayabilen kimsedir. Böylece, sonsuz gerçekliğin bilgisi, hem en yüksek ilimdir, hem de en derin dindir. Kendisini, sonsuzluğun araştırılmasına veren bilge kişi, bu suretle, aynı zamanda, ruh selâmetine de erişir.

Ruhun ölümsüzlüğü sorusu, Eflâtun felsefesinde önemli bir yer alır. Eflâtun, Phaidonıda ve öteki diyaloglarında ruhun ölümsüzlüğünü çeşitli kanıtlarla tanıtlamaya çalışır. Bu kanıtların başında, «hatırlama» gelir. Ruhun evvelce yaşamış olduğu ideleri hatırlaması, onun, bu dünyaya gelmeden daha önce de var olduğunun, «preexistence» bir kanıtıdır. Öte yandan, Eflâtuna göre, ruhun ideleri bilmesi eylemi de, onun; idelere benzer, idelere yakın bir özü olduğunu gösterir.

Çünkü yalnız birbirlerine benzeyen ve birbirlerinin aynı olan varlıklar, birbirlerini tanıyabilirler. Bundan dolayı, sonsuzluğu bilen ruhun kendisinin de sonsuz olması gerekir. Sonra, Eflâtuna göre, ruh, hayat idesi ile ilgisi olan, hayat kavramı çevresi içinde yer alan bir şeydir. Çünkü ruhlu olan her varlık, hayattadır, yani, canlıdır. Böyle olunca, ruhun, ölüm idesi ile ilgili olmaması gerekir. Çünkü bir şey, birbirinin zıddı olan iki kavram çevresinin ikisine birden giremez.

Görüldüğü gibi, Eflâtunun, ruhun ölmezliği üzerine ileri sürdüğü kanıtlar, ideler nazariyesi ile sıkı sıkıya ilgilidir. Ruhun ölümsüzlüğü, gerçek bilginin varlığına imkân verir ve gerçek bilginin varlığı da ruhun ölümsüz olduğunun kanıtıdır.

Eflâtun, ruh üzerine ileri sürdüğü bu mistik spekülasyonların yanı başında, empirik psikoloji ile ilgili olan bazı esaslı psikolojik olguları da bulmuştur. Filozof, birbirinden tamamı tamamına ayrı olan bu iki düşünce tarzım yani, spekülatif ve mistik düşüncelerle, empirik psikoloji ile ilgili olan görüşleri, uyumlu bir şekilde birleştirmeyi de bilmiştir.

Eflâtun, ruhla ilgili olanı, iç çeşit kuvvetin varlığına işaret eder. Ruh, birlikli ve tek, bir bütün olmayıp, üç bölümden meydana gelmiştir. Ruhun, bir düşünen yönü vardır ki, bu akıldır. Sonra ruhun, iradeyi meydana getiren ve nihayet ilcalardan ibaret olan iki yönü daha vardır. Ruhun ilcalardan meydana gelen bölümü, bir takım şiddetli isteklerle belirir. İçgüdülerin kandırılmasını isteyerek ruhu işkenceye düşürür. Ancak, ruhun bu aşağı kuvvetleri karşısında, düşünceye dayanan üstün bölümü, yani akıl, kendisini gösterir. Akıl, çok kere, iradenin de yardımı ile içgüdülere hâkim olur. Her hangi bir şeye karşı, kuvvetli bir istek duyan kimsenin, bu isteği yenebilmesi, aklın gücünü gösterir. Akıl, her vakit, içgüdülerin zorlayışına karşı koymalı, sürükleyişine gem vurmalıdır.

İradeye gelince, bu hem, içgüdülerden, hem de akıldan ayrı olan bir kuvvettir. Ruhun, insanı her vakit artları sıra bir takım aşırı istekler peşinde sürükleyen aşağılık kuvvetleri, vücudun, aşağı kısmında toplanmışlardır.

Bunlardan daha üstün bir kuvvet olan irade, insanın göğsünde, yüreğinde yer alır. Nihayet, iradeye de hâkim olan en üstün kuvvet, yani akıl da insan başında bulunur. Eflâtun psikolojisinde etik görüş ağır basar. Çünkü ona göre, ruhun gerçekten değerli olan bölümü, hem iradeye, hem de içgüdülere hâkim olan akıldır.

İçgüdüler kötüdür. İrade ise, ancak içgüdülere karşı olduğu ve aklın buyruğuna uyduğu vakit iyidir.

İlgili Konular

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu