Felsefe

Dilin ifade etme ve kavramlaştırma işlevi

Var olan her şey üzerine düşünebiliriz. Bu düşünme sürecinde dil sayesinde nesnelere ad verir, bunlar arasında bağlantılar kurar ve soyutlama ile kavramlar oluştururuz. Kuş, ağaç, insan vb. Öyle ki bu kavramları artık düşünmeden kullanırız. Var olan nesneler sanki bize isimleri ile miras kalmış gibidir.

Dünyayı tanımamızı, bilmemizi sağlayan bu kavramlar olmasaydı, dünyada karşılaştığımız varlıkların her birini ayrı ayrı ele almak ve adlandırmak durumunda kalırdık. Bu da her şeyi bir karmaşa hâline getirirdi. Aynı tür nesneleri, bir kavram başlığı altında ele almak sayesinde dünyayı kavrayabilecek hâle getiririz. Böylelikle dış dünyayı kendimiz ve başkaları için anlaşılabilir kılabiliriz. Başkalarının düşüncelerini kavramamız, anlamamız bizim ortak kavramlara sahip olmamıza bağlıdır.

Düşünme kavramlar aracılığıyla gerçekleşir. Kavramlar her türlü var olanın bilinmesini sağlayan yapılardır. Söz gelimi, “kuş” kavramı tüm kuşları içine alan ve kuşların genel özellikleriyle ilgili bilgi veren genel bir kavramdır. Bu durumda kavramın tüm örneklerinde ortak olan özellikler hakkında bilgi elde ederiz. Eğer sizin zihninizde “kuş” kavramı yoksa uzaktan gelenin bir kuş olduğunu tanıyamaz ve bilemezsiniz. Bu durumda bilmeyi sağlayan yapılar kavramlardır. Kavramlar, dış dünya ve dil arasındaki aracılardır.

Biz dildeki kavramlarla dünyayı tanırız, biliriz; yine dilin kavramlaştırma işlevi sayesinde düşüncelerimizi ifade ederiz. Dolayısıyla dil olmadan ne dış dünyayı algılayıp kavramlara dönüştürülebilir ne de bu kavramları başkalarına iletilebiliriz.

Dünyadaki varlıklar ancak dil sayesinde adlandırılarak bilinir ve düşüncelerin ifade edilebilmesi dildeki kavramlar aracılığıyla gerçekleşir.

Dilin bu işlevleri olmasaydı ne bir araştırma ne de bir ilerleme olabilirdi. Bizden önceki nesillerin sanat, felsefe, bilim gibi alanlardaki her tür katkılarını dil ile tanırız. Aksi hâlde aynı şeyleri hep yeniden keşfetmemiz gerekirdi. Bu alanlardaki her tür başarımız, dilin gelişmişlik seviyesine bağlıdır. Aynı zamanda bunların insandan insana, nesilden nesile aktarılması da yine dil yoluyla olur. Bir millet nasıl düşünüyorsa öyle konuşur ve nasıl konuşuyorsa öyle düşünür. Dil ile düşünme arasındaki karşılıklı etki sebebiyle dilin doğru kullanılması önemli ve gereklidir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu