Felsefe

Güzelin Tanımı / Güzel Nedir? Felsefe

Güzel nedir? Sorusu İlk Çağ’dan beri filozofların gündeminde olmasına rağmen estetiğin güzelin ne olduğunu sistemli bir şekilde sorgulaması A.G. Baumgarten’le (Baumgartın, 1714-1762) ile olmuştur.

Güzel, belli bir akıl yürütme ile değil, dolaysız bir sezişle hissedilen, insana beğeni ve haz duygusu verendir. Hem doğada hem de sanatta bulunan güzellik birbirinden farklıdır. Doğadaki güzellik insandan bağımsız olarak var olan, insandan önce gelen bir güzelliktir. Örneğin bir tavus kuşunun güzelliği onun kanatlarının uzunluğu ve açıldığı zaman ortaya çıkan renk harmonisinden kaynaklanır.

Sanatsal güzellik ise doğadaki güzelliğin birtakım teknikler kullanılarak insanın yaratıcılığının bir sonucu olarak sonradan ortaya çıkan güzelliktir. Yukarıda görüşlerini verdiğimiz filozoflardan E. Delacroix (Dölakrua, 1798-1863) sanat güzelliğini doğal güzellikten üstün tutarken, Leonardo da Vinci de, doğadaki güzelliğin sanat güzelliğinden üstün olduğunu savunur.

Şimdi ilk çağlardan itibaren “güzel” in nasıl tanımlandığına bakalım. İlk Çağ ve Orta Çağ düşüncesinde güzellik metafiziksel bağlamda ele alınmış, doğada ve dış dünyada var olan, insandan bağımsız nesnel bir nitelik olarak kabul edilmiştir. Örnek vermek gerekirse;

Sanattaki güzel ve Doğadaki güzel
Sanattaki güzel ve Doğadaki güzel

M.Ö 6.yüzyılda yaşamış Pythagoras, güzel olanı kendi evren anlayışının bütünü içerisinde değerlendirir. Evrenin adeta bir melodisinin olduğuna inandığı için en güzel şeyin uyum olduğunu söyler.

Platon’a göre güzel, ölümsüz, artmaz, eksilmez, ebedî ve ezelî olan güzel ideasıdır. Güzel ideası dışında güzel olan her şey hep belirli bir açıdan, belirli bir zamanda güzeldir ya da bir başka şeyle karşılaştırıldığında güzeldir. Yani güzellik varlıklarda ve olaylarda değil, onlara yansıyan idealar âlemindedir.

Aristo güzelliği âdeta matematik olarak değerlendirir. Ona göre güzel, belli bir orantıyı, simetriyi ve uyumu içeren bir düzendir. İnsanın algı sınırlarını ve kavrayış gücünü aşan çok büyük veya çok küçük bir şey güzel olamaz.

A.Augustinus (354-430) göre bir kimsenin ruh ve beden güzelliğine sahip olabilmesi için Tanrı’nın mükemmel olan güzelliğine yaklaşması gerekmektedir.

Plotinus (204/5-70)’un güzellik kuramı onun metafiziğine dayanır. Ona göre, tüm varlıkların nedeni olan “Bir”, ezelî ve ebedî, bölünmez, yetkin ve bütünlük sahibidir. Duyusal dünyanın güzellikleri varlıklarını sudur yoluyla “Bir”den alırlar.

Orta Çağ İslam filozoflarında da buna benzer güzellik anlayışı vardır. Örneğin, Farabi’ye göre İlk Olan’ın varlığı en mükemmel varlık olduğuna göre, onun güzelliği güzel olan her şeyin güzelliğinin üstündedir. Mevlana’ya göre nesnelerde görülen güzellikler Tanrı’nın belli bir zaman için onlara verdiği bir niteliktir. Bu güzellik geri alınınca, nesnede veya insanda var olan güzellik de kaybolur.

Güzelliği öznel olarak tanımlayanlar da vardır. Örneğin, Kant’a göre güzellik özneyle yani insanın duyguları ile ilgilidir. Hiçbir karşılık gözetmeksizin hoşa giden, estetik haz alınan güzeldir. Aynı şekilde Croce de güzelliği mutluluk veren bir ifade olarak görürken Baumgarten da güzelliği duyumsal bilginin mükemmelliği olarak görmektedir.

Aşık Veysel’in “Güzelliğin on para etmez, Bu bendeki aşk olmasa” dizelerinde hakiki güzelliğin “güzel olan” ile “güzel bulan” arasındaki ilişkinin bir özelliği olduğu belirtilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu