Sanat ve duyarlılık ilişkisi
Yaşadığımız dünyaya topluma, doğaya ve insanlara karşı olan sorumluluklarımız başta duyarlı olmayı gerektirir. Sanatçılar yaşanan dünyadaki haksızlıkları, zulümleri, soykırımları din, dil, ırk, cinsiyet, canlı ayrımı yapmadan tuvaline, şarkı sözlerine, kitaplarına, şiirlerine konu edinen insanlardır. Sanatçı, herkesin duyduğunu, gördüğünü, hissettiğini, düşündüğünü farklı şekilde duyan, gören, hisseden, düşünen, farklı şekilde yorumlayan, yansıtandır.
Aynı zamanda duyulmayanı duyan, görülmeyeni gören, olmayanı bulandır. Farkına varılmayanları, toplumsal sorunları, çıkmazları ortaya koyup insanların paylaşımına açandır. Bu nedenle sanatçı sadece ilgi duyduğu nesneye estetik bir duyarlılıkla yönelmekle kalmaz, yaşadığı toplumdaki çelişkileri kendine özgü bir yolla biçimlendirerek (şiir, heykel, resim gibi) sanatsal ifadelere ulaşır ve böylece toplumsal bilinçlenmeye öncülük eder. Örneğin 17.yüzyıl sanatçılarından olan Rembrant (1606-1669)’ın çağının burjuva toplumunda yaşanan haksızlıkları, acıları ve yoksulluğu resimlerinde görünür kılması;
Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı eserinde Tanzimat’la birlikte gelen değişimlerin toplum üzerindeki çarpık yansımaları dile getirmesi;
Mehmet Akif Ersoy’un, çöküş sürecine girmiş bir devletin sancılarının halk üzerindeki etkilerini ortadan kaldırmak için toplumun millî duygularına seslenen birlik ve beraberlik temalı şiirler yazması, sanatçıların toplumsal olaylar karşısında ne derece duyarlı olabildiğinin göstergelerinden sadece bazılarıdır.
Bir sanat yapıtının algılanma sürecinde sanatçının duyarlılığı kadar izleyicinin kişiliği, sanatsal duyarlılığı da önemlidir. Bireyin ruhsal, duygusal edinim ihtiyaçlarını karşılayan sanat, duyarlılığı besleyen çok önemli bir kaynaktır. Sanata karşı duyarlılık düzeyi ancak sanat eğitimiyle anlam kazanır.
Duyuların eğitilmesi yoluyla duyusal zenginliğin çoğalması ilkesine dayanan sanat eğitimi sayesinde;
1- Estetik bakış açısı ve zevki geliştirmek mümkündür. Örneğin, yaşamımızın her alanında tanık olduğumuz müzik seslendirmeleri bazen kaotik, sistemsiz bazen de zevksiz ve hatta estetik açıdan zarar verici olabilmektedir. Oysa müzik eserlerinde amaç yalnızca bir duygu yoğunluğu yaşatması değildir. Bu duygu aracılığı ile estetik duyarlılığı harekete geçirerek insana manevi, ahlaki davranış biçimlerini kazandırması önemlidir. Bunun için de bireylerde gerçek müzik zevki oluşturulması gerekmektedir.
Estetik zevke sahip gençler bu kaotik gözükebilen müzik tarzında neyin değerli neyin değersiz olduğunu idrak edebilir. Aynı zamanda gerçek estetik değere sahip olduğu için onlardan estetik haz ve zevk alabilir.
2- Toplumsal ilişkileri, olayları derinlemesine inceleyen bir roman, şiir veya bir tiyatro eseri sadece insana rehberlik etmekle kalmaz. Bireyin hayal gücünü ve yaşamını zenginleştirir. Hayatın tek yönlü işleyişini kendi tasarımları ile zenginleştiren bireyler yetişir. Fark edilmeyen detayların fark edilmesini sağlayarak bakış açısını değiştirir.
3- Sanatsal duyarlılık bilincinin kazanılması, bireyin düşüncelerini dışavurum deneyimi kazanmasını sağlar. Böylece özgün anlatım çabası kazanan birey özgün ve eleştirel düşünmeye başlar. Bu da yorumlama gücünü artırarak beğenilerin gelişmesini artırır.
4- Estetik yargıların beğeni yargısı olduğu bilinci bireyin kendi duygularının farkına varmasını sağlar. Ancak bu fark ediş sözden çok tutum ve davranışlara yansıyabilirse estetik duyarlılık gelişebilir.
5- Duyguları estetik değerlerin hazzıyla beslenen insanın etik değerleri kazanması daha kolaydır. Etik değerlere sahip bu kişiler kötülük düşünemez.
6- Duyarlı olmak bir bireyin yaşamında önemli olduğu gibi toplumların yaşamında da önemlidir. Kendi çıkarları için dünyadaki diğer toplumları sömürmeye çalışan, o toplumların hiçbir değerine saygı göstermeyen toplumlar girdikleri savaşta ilk önce hükmetmeye çalıştıkları toplumun sanat eserlerini yok etmeye çalışırlar. Oysa estetik duyarlılığı olan toplumlar, başka milletlerin ve yüzyıllar önce farklı uygarlıkların yapmış olduğu sanat eserlerine de değer vererek onları korur. Gelecek kuşaklara bir kültürel miras olarak kalması için çaba gösterir.