Sosyoloji

Toplumsal Yapının Ögeleri (Maddi Manevi Unsurlar)

Toplumu oluşturan ögeler ve bunlar arasındaki karşılıklı ilişkiler toplumsal yapıyı oluşturur. Bu ögeler ve ilişkiler o bütünün parçalarının dengeli ve uyumlu olmasını sağlar. Toplumsal yapının maddi ve manevi olmak üzere iki ögesi vardır. Toplumsal yapının maddi yönü o toplumun yerleşim tarzı, mimari yapısı hakkında fikir sahibi olmamızı sağlarken manevi yapı ise grupları, kurumları, statü ve rolleri, değerleri, normları ve ilişki biçimleri ile ilgili bilgi verir. Toplumsal yapının maddi ve manevi unsurlarından bazılarını ele alalım ve toplumsal yapıyı inceleyelim:

Coğrafi koşullar toplumsal yapıyı etkiler.
Coğrafi koşullar toplumsal yapıyı etkiler.

1) Fiziksel yapı

Bir toplumun yaşadığı bölgenin iklimi, coğrafi konumu o toplumun fiziki yapısını şekillendirir. Toprağın nitelikli oluşu, iklimin elverişli olması, uğraşı biçimlerinin seyrini etkiler. Özellikle iklim, toplumsal yaşam üzerinde bire bir etkilidir. Kuzey ve Güney kutbunda yaşayan insanlar giyinmelerinden beslenmelerine ve ekonomik uğraşlarına kadar iklimin tesiri altındadır. Fakat iklim yapısının yanında toprağın verimliliği, yer altı ve yer üstü kaynaklarının yeterliliği, bu zenginliklerin aktif olarak kullanılabilmesi, toplumların refah düzeylerini oluşturur. Bir başka önemli faktör de coğrafi konumdur.

Tarihsel süreç incelendiğinde tüm uygarlıkların ticarete ve ulaşıma elverişli yerlerde kurulduğu görülmektedir. Bu noktada fiziksel yapı; toplumsal yapının yerleşim biçimi hakkında fikir verir. Toplumsal yapı çevre koşullarından etkilenir. Bir toplumun fiziksel yerleşim şekli o toplumun gelişmişlik düzeyine etki eden faktörlerden biridir. Ancak günümüzde bilimsel ve teknolojik gelişmeler, fiziki çevre faktörünün etkisini azaltabilmektedir. Verimsiz kurak araziler, geliştirilen sulama teknikleriyle kullanılabilir hâle getirilir.

2) Nüfus

Nüfusun artış hızı, bileşimi, hareketliliği, doğum ve ölüm oranları incelenerek toplumsal yapının özellikleri ortaya çıkarılabilir. Nüfusun az ya da çok oluşu toplumsal yaşamı etkilemektedir. Örneğin nüfusun artması, buna karşın millî gelir düzeyinin azalması ya da nüfusun mevcut zenginlik kaynaklarını işletemeyecek kadar az olması toplumsal yapıyı etkiler. Nüfus potansiyeli, bir ülkenin varlığının ve kalkınmasının en önemli unsurudur.

Ülkelerin ilk amacı, nüfusun en etkili şekilde eğitilerek toplumsal ihtiyaçları karşılayabilecek potansiyele getirilmesini sağlamaktır. Yani vasıflı insana ulaşmaktır. Nüfus sayısı içerisinde okuma yazma oranının yüksek olması tek başına yeterli değildir. Önemli olan bu nüfusun tüketici ve vasıfsız olmaktan çıkmış nitelikli hâle gelmesidir. Esas olan toplumların her yönden kalkınmasıdır. Ekonomi ile birlikte eğitim, sağlık ve kültür gibi sosyal alanlarda da kalkınma gereklidir. Bunlardan eğitim, ekonominin ve kalkınmanın temel unsurlarından olan nitelikli insan yetiştirilmesinde önemli bir etkendir.

3) Toplumsal ilişkiler

Toplumsal yapı bireyler ve gruplar arasındaki düzenli ilişkiler sonucu oluşur. Toplumsal ilişkiler insanların ve grupların türlü gereksinimlerini karşılamak üzere kurdukları bağlantılardır. Bu ilişkiler olmasaydı toplumsal yapıdan da bahsedilemezdi.

Çünkü toplumsal yapının ögelerini oluşturan statüler, normlar, değerler, toplumsal ilişkilerin kurulmasını sağlayan etkileşimler sonucu oluşur. Bu etkileşimler toplumsal ilişkiler sonucu ortaya çıkar. Etkileşimler sonucu kurulan toplumsal ilişkiler, toplumsal yapıyı biçimlendirir. Toplumsal ilişkiler, bireyin hem diğer insanlar, hem de gruplar, kurumlar ve kuruluşlarla olan ilişkilerini içeren bir ağ görünümündedir. Aile, arkadaşlar, komşular ve diğer grupları içine alan bu ağ; insanların ortak hedeflerde buluştukları, paylaştıkları bir toplumsal yapıyı mümkün kılar. Böylece toplumsal ilişkiler kurumları işler hâle getirir ve onların devamlılığını sağlar.

Toplumsal değerler
Toplumsal değerler

4) Toplumsal Değerler ve Toplumsal Normlar

Toplumsal değerler; toplumda ortaklaşa kanılar sonucu oluşmuş, toplum üyeleri tarafından paylaşılan, toplumun iyiliği ve gereksinimlerinin karşılanması açısından önemli, duygularla yakından ilişkili olan maddi ve manevi şeylerin olumlu ya da olumsuz nitelemelerle adlandırılmasıdır. Sosyal bir varlık olan insan, toplum içerisinde yaşamak ve içinde yaşadığı toplumun değerlerini, inançlarını, davranış biçimlerini dikkate almak zorundadır.

Bireyin, toplumun davranış kalıplarını ve kültürünü edinme, benimseme ve topluma uyma sürecine sosyalleşme denir. Sosyal yaşama uyum, hayat boyu devam eden bir süreçtir. Bu süreç bireyin hem sosyal bir varlık olabilmesini hem de toplumun sürekliliğini sağlamaktadır. Toplumsal değerler toplumsal yapı ve toplumsal düzenin devamlılığı için çok önemlidir. Aile, din, hukuk, eğitim, ekonomi gibi kurumlar toplumsal değerlerin etkisi altında şekillenir. Toplumsal kurum ve gruplar sayesinde toplumsal değerler kuşaktan kuşağa aktarılır.

Bir toplumda insanları belli olaylar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen öyle davranmaya zorlayan kurallara toplumsal norm denir. Normlar, bireylerin neyi nasıl yapacaklarını ve değerleri nasıl uygulayacaklarını belirler. Bireylere grup, organizasyon ya da kurum içinde rollerinin gereği doğru ve yapılması gereken davranışları söyler. Bizlere hayatımızda, oturma odamızdan yatak odamıza, iş yerimizden okuldaki sınıfımıza irili ufaklı binlerce norm rehberlik eder. Bu gerçeklikten hareketle normların, toplumsal düzenin temel yapı taşları olduğu söylenebilir.

5) Toplumsal Statü ve Toplumsal Rol

Toplumsal statü, normlar kurallar aracılığıyla bireyden o statüye uygun davranış tarzlarını yerine getirmesini bekler. Toplumsal yapı içinde statüler rollere kıyasla daha statik bir görünüme sahipken toplumsal roller aktif ve dinamik özellik göstermektedirler. Statü, bir konum olarak bireylerce doldurulur onun aktif yanı olan rol ile de davranışsal anlamda oynanır. Böylece toplumsal yapının bireylerini kişiler değil bu kişilerin statüleri meydana getirmektedir.

6) Toplumsal Kurumlar

Toplumdaki ortak ve temel ihtiyaçların (beslenme, barınma, korunma gibi) giderilmesine yönelik sosyal ilişkilerin ortaya koyduğu yerleşmiş davranış kalıplarının bütünlüğü temel toplumsal kurumları ortaya koyar. (Aile, ekonomi, siyaset, din, eğitim kurumları) Bu kurumlar toplumda hâkim olan değer ve normlara göre şekillenir. Dolayısıyla kurumlar toplumlarda ortaktır; ancak toplumlara göre farklılıklar vardır. Bu farklılıklar toplumsal farklılıkları da anlatır. Çünkü toplumsal kurumlar, toplumsal yapıyı şekillendiren en temel ögelerdir.

Toplumsal Yapı Açısından Toplumsal Sistem: Sistem, aralarında karşılıklı işlevsel bağlılıklar bulunan bir dizi ögenin oluşturduğu dinamik bir bütünlüktür. Güneş sistemi ya da sinir sistemi örneklerinde olduğu gibi.

Eğitim kurumu toplumsal yapının bir ögesidir.
Eğitim kurumu toplumsal yapının bir ögesidir.

Toplumsal sistem ise fiziki yapı, nüfus, toplumsal ilişkiler, kültür ve tabakalaşmanın karşılıklı işlevsel bağ içinde oluşturduğu bütündür. Toplumsal yapının sürekliliği bu ögelerin düzenli olarak işlemesiyle mümkündür. Çünkü toplumsal yapının temel işlevleri ve onları yerine getiren başlıca kurucu ögeleri, birbirleriyle bağımlı bir alt sistem oluşturur. Bunların herhangi birindeki değişme, diğer ögeleri de etkiler.

Örneğin toplumsal yapının başlıca ögelerinden olan aile kurumu; neslin sürdürülmesi, yeni nüfusun toplumsallaştırılması gibi temel işlevlerle birlikte toplumsal sistemin işleyişine katılır. Bu işlevlerdeki bir aksaklık toplumsal yapıyı, dolayısıyla da bütün olarak toplumsal sistemi etkiler. Aile kurumunda yapısal bozulmaların olduğu toplumlarda eğitim, ekonomi gibi kurumların da bu değişiklikten etkilenmesi; toplumsal sistemdeki ögelerin birbirine bağımlılığının açık bir göstergesidir. Her sistem çeşitli alt sistemlerden oluşur. İnsan organizması; sinir sistemi, kas sistemi, iskelet sistemi gibi alt sistemlere sahiptir.

Toplumsal sistem; din, hukuk, aile, ekonomi, siyaset gibi çeşitli alt sistemlere sahiptir. Bu sistemlerin de yine alt sistemleri vardır. Örneğin aile toplumun bir alt sistemidir. Çeşitli akrabalık ilişkileri, evlenme şekilleri de ailenin alt sistemlerini oluşturur. Hukuk sistemi de anayasa, yasalar, mahkemeler gibi çeşitli alt sistemlere sahiptir.

Toplumsal yapıya şeklini veren ögeler sistematik bütünlük içinde işlerlik gösterir. Bu ögeler birbirine bağlı oldukları için toplum çoğu zaman göreli bir denge içerisindedir. Bunlardan herhangi birindeki değişiklik dengeyi bozar ve hepsinde yeni değişiklikler meydana getirir. Öyle ki bu zincirleme reaksiyonlar sonucu toplum, bir zaman sonra yeniden fonksiyonel bir bütünlük oluşturur. Sonuç olarak toplumsal sistem kendi kendisini düzenleyen bir bütündür ve daima kendi dengesini kurma eğilimindedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu