Beylikten Devlete Osmanlı Siyaseti(1302-1453)
Beylikten Devlete Osmanlı Siyaseti(1302-1453)
1- Aşiretten Beyliğe
1-1- Xlll. Yüzyılın Sonlarında Anadolu ve Çevresinin Jeopolitik Durumu
XIII. Yüzyılda Anadolu jeopolitik açıdan son derece önemli bir konuma sahipti. Anadolu Asya ile Avrupa’yı Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görüyordu. Ayrıca Çin’den başlayıp Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu’nun önemli bir kısmı da Anadolu’dan geçiyordu. Osmanlı Devleti’nin kurulduğu XIII. Yüzyıl sonlarında Anadolu ve çevresindeki jeopolitik durum özetle şöyleydi:
Anadolu ve Çevresi
- Türkiye Selçuklu Devleti: 1243 Kösedağ Savaşı’nda Moğollara yenilerek dağılma sürecine girdiler. Bunun sonucunda da Anadolu’da siyasi birlik bozuldu. Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde birçok Türkmen Beyliği ortaya çıktı.
- Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans): İmparatorluğun XIII. Yüzyıl sonlarında sınırları Balkanlardaki Yunanistan, Trakya, Makedonya ve Ege Adalarının bir kısmından ibaretti. Taht kavgaları ve Haçlı Seferleri’nin etkisiyle Anadolu ve Balkanlardaki siyasi etkinliğini kaybetme noktasındaydı. Trabzon ve çevresinde hüküm süren Trabzon İmparatorluğu ise siyasi yönden etkisiz bir konumdaydı.
- İlhanlı Devleti: Moğol İmparatorluğu’nun parçalanması üzerine Hülagü Han tarafından İran ve çevresinde kuruldu (1256). İlhanlılar XIII. Yüzyılda Anadolu’yu egemenliklerine aldılar. Ancak 1260’ta Memluklularla yapılan Ayn-ı Calut Savaşı’nda büyük bir yenilgi yaşadılar. İlhanlı Devleti 1336 yılında yıkıldı.
- Memluklu Devleti: Eyyubi Devleti komutanlarından Aybek tarafından Mısır’da kuruldu (1250). Memluklular, Haçlılara ve Moğollara karşı başarılı mücadele verdiler. Sınırlarını Filistin, Suriye ve Çukurova Bölgesi’ne kadar genişlettiler, Baharat Yolu’nu denetimleri altına aldılar.
- Altın Orda Devleti: Moğol İmparatoru Cengiz Han’ın ölümünden sonra Türk boylarından Kıpçakların Moğollarla karışması sonucu Batu Han tarafından Karadeniz’in kuzeyinde kuruldu (1227). Ancak XIV. Yüzyılın sonlarında Altın Orda Hanı Toktamış Han, Timur ile yaptığı mücadeleyi kaybetti (1395). Daha sonraki dönemlerde yaşanan karışıklıklar yüzünden Altın Orda Devleti yıkıldı.
Balkanlar ve Avrupa
XIII. Yüzyıl sonlarında Balkanlarda Bizans İmparatorluğu, Sırp ve Bulgarlarla siyasi üstünlük mücadelesindeydi. Balkanlarda Sırp, Bulgar, Arnavut krallıkları, Eflak ve Boğdan voyvodalıkları ile Bosna Prensliği bulunuyordu. Sırp Krallığı, Balkanlarda egemenlik alanını genişletip büyük Sırbistan’ı kurmak istiyordu.
XIII. Yüzyıl sonlarında Avrupa’da, feodal yapıya sahip Hristiyan topluluklarından oluşan birçok devlet bulunuyordu. Bunlardan merkezi Viyana olan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu Avrupa’nın en önemli siyasi gücüydü. İtalya’da Napoli Krallığı, Venedik ve Ceneviz cumhuriyetleri ile Papalık yer almaktaydı. Doğu Avrupa’da Macaristan ve Lehistan Krallığı ve Moskova Knezliği vardı. Orta Avrupa’daki Macaristan, Balkanlar üzerinde hakimiyet kurmak istiyordu. Batı Avrupa’da İngiltere ve Fransa bulunuyordu. Ancak bu iki devlet arasında “Yüzyıl Savaşları” devam etmekteydi. İspanya’da Beni Ahmer İslam Devleti bulunuyordu.
1-2- Osmanlı Beyliğinin Kuruluş Süreci
Osmanlı Devleti’ni kuranlar Oğuzların Günhan soyunun Kayı boyuna mensuptur. Kayı kelimesi, güç ve kudret anlamına gelmektedir. Kayıların büyük bir bölümü, 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya geldiler. Kayılar ilk olarak Ahlat yöresini yurt edindiler. Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat zamanında Moğollarla yaptıkları başarılı mücadeleler ve Türkiye Selçuklu Devleti’ne yaptıkları hizmetler karşılığında ilk olarak Ankara yakınlarındaki Karacadağ yöresine, daha sonra Bizans sınırındaki Söğüt’e uç Beyliği olarak yerleştirildiler.
Bu dönemde Kayıların başında Ertuğrul Gazi bulunuyordu. Bizans’a karşı fetih faaliyetlerine başlayan Ertuğrul Gazi bir süre sonra Domaniç’i ele geçirdi. Türkiye Selçuklu Devleti, Türk devlet geleneğine göre Domaniç’i “kılİç hakkı” olarak Kayılara verdi. Kayılar, Söğüt’ü kışlak; Domaniç’i de yaylak olarak kullanmaya başladılar. 1281 yılında Ertuğrul Gazi’nin vefatı üzerine yerine oğlu Osman Bey, Kayı boyunun başına geçti ve babasının yarım bıraktığı fetih hareketlerine devam etti.
Beylikten Devlete Osmanlı
Osman Bey’in ilk yıllarında beylik, Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı bir konumdaydı. Ancak Türkiye Selçuklu Sultanı III. Alaaddin Keykubat’ın İlhanlılar tarafından İran’a götürülmesi üzerine Anadolu’da iktidar boşluğu ortaya çıktı. Bu sırada Osman Bey, Bizans ile mücadele halindeydi. Bu mücadeleler sonucunda kazanılan Koyunhisar Savaşı ile Osman Bey bağımsızlığını ilan ederek kendi adına hutbe okutup para bastırdı. Böylece Osmanlı Beyliği bağımsız konuma geldi (1302).
Osmanlı Beyliği’nin kısa sürede gelişerek altı asır sürecek bir devlet kurması; Türk İslam ve dünya tarihinde Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, gelişimi, menşei üzerine çeşitli tartışmalara neden oldu. Bu tartışmaların temelinde Osmanlıların ilk dönemlerine ait yeterli belgelerin olmayışı, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu üzerine yapılan araştırmaların konuyu tam olarak aydınlatamaması da etkilidir.
Tarihçiler geçmişte yaşanmış tarihi olaylarla ilgili sürekli araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda bulunan yeni bilgi ve belgeler, mevcut tarihi bilgilerin değişmesine yol açabilmektedir. Nitekim Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak ders kitaplarında yıllarca 1299 yılı verildi. Ancak yapılan tarihi araştırmalar bu tarihin doğru olmadığını gösterdi. Bu konuyla ilgili aşağıdaki metni okuyalım.
Osmanlı Devletinin Kuruluşu
Osman’ın bir hanedan kurucusu durumuna gelmesi, 1302’de bir Bizans ordusuna karşı Bapheus (Koyunhisar) Savaşı zaferiyle ilgilidir. Bizanslı tarihçi Pachymeres’e (Pakimeres) göre Savaşın kaybedilmesi Bizans ordusunda baş gösteren anlaşmazlıklar yüzünden olmuştur. Bapheus [Bafis (Koyunhisar)] Savaşı için Pachymeres’in verdiği tarih 27 Temmuz 1302’dir. Osmanlı kaynağına göre Koyunhisar Savaşı hicri, 702 (başlangıcı 26 Agustos 1302 tarihine düşer). Böylece Savaşın tarihi üzerinde de iki kaynağımız birleşir.
Bir imparatorluk ordusuna karşı kazanılan bu zafer, Osman Gazi’yi bölgede karizmatik bir bey durumuna getirmiştir. Pachymeres onun bu zaferle çöhretinin Paflagonya’ya (Kastamonu) kadar yayıldığını ve gazilerin onun bayrağı altına koşuştuklarını kaydeder. Yine tarihçi Neşri, Osman’ın Beyliğini ve bağımsızlığını haklı olarak bu tarihe koyar. Bapheus (Koyunhisar) Savaşı, Osman’a bir hanedan kurucusu karizmasını kazandırmış, kendisinden sonra oğlu Orhan itirazsız beylik tahtına geçmiştir. Dolayısıyla 27 Temmuz 1302 tarihini Osmanlı Devleti’nin kesin kuruluş tarihi olarak kabul edebiliriz.
2- Beylikten Devlete
2-1- Osmanlı Bizans İlişkileri
XIV. Yüzyıl başlarından itibaren gaza ve cihat politikası doğrultusunda hareket eden Osman Bey, Batı eksenli bir fetih politikası izledi. Bu politikada en büyük rakibi Bizans ve Bizans’a bağlı tekfurlardı. Osmanlı Beyliği’nin yapmış olduğu fetihler bir anda olmadı. Belli bir süre ve sistem içinde, uzun süreli sabır isteyen bir süreç sonrasında gerçekleşti. Öyle ki Osman Bey Dönemi’nde alınmak istenen İznik, dönem dönem gerçekleşen kuşatmalar sonucu ancak otuz yıl sonra Orhan Bey Dönemi’nde fethedildi.
Osman Bey’in Bizans’a yönelik fetih politikasının temelinde cihat ve gaza amacı ağır bastı. Ancak bu dönemde pek çok etkenden dolayı fetih süreci ağır işledi. Osman Bey bir yandan Anadolu beyliklerinin birbirleriyle olan mücadelelerini yakından takip etti ve bu mücadelelerden uzak kalmaya çaba gösterdi diğer yandan da Bizans’ın durumuna göre pozisyon aldı.
Beylikten Devlete Osmanlı
Başlangıçta Bizans’la uzlaşma politikası izleyen Osman Bey, Bizans yönetiminden memnun olmayan bölge halkının gönlünü kazanmaya çalıştı. Bu doğrultuda Osmanlılar ele geçirdikleri yerlerdeki gayrimüslim halka son derece iyi davrandılar; yağma yerine onları himaye altına alıp vergiye bağlamayı tercih ettiler. Buna istimalet (gönül alma) deniliyordu.
Osman Bey, zamanla Bizans’ın iç karışıklıklarından ve tekfurların kendi aralarındaki mücadelelerinden faydalanarak fethettiği topraklarla güçlenmeye başladı. Bu fetihlerde cihat ve gaza anlayışı ile hareket etti. Bu yüzden birçok Türkmen topluluğu, alperen ve derviş Osman Bey’in etrafında toplandı. Yine Anadolu’ya gaza yapmak amacıyla gelen “Gaziyan-ı Rum” denilen Türklerin yanında, Anadolu’daki kadın teşkilatlanması olan “Bacıyan-ı Rum” kollarından destek gördü. Diğer yandan Ahi reislerinden Şeyh Edebali’nin kızı Malhun (Bala) Hatun ile evlenmesi Osman Bey’in nüfuzunu arttırdı.
Beylikten Devlete Osmanlı
Osman Bey’in Bizans’a yönelik fetih politikası iki aşamalı oldu. İlk aşamadaki hareket üssü Söğüt idi. İkinci aşamada ise Karacahisar’ı (Eskişehir’e 7 kilometre uzaklıkta) fethetti ve bundan sonraki fetihleri buradan yönetti. Osman Bey bir süre sonra Bizans tekfurlarının kendi aralarındaki mücadelelerden faydalanıp Sorkun,
Taraklı ve Göynük topraklarını fethederek Beyliğin sınırlarını Bizans yönünde genişletti. Bu durum Bizans tekfurlarını rahatsız etmeye başladı. Tekfurlar, Osman Bey’i ortadan kaldırmak için bir tuzak hazırladılar. Ancak Harmankaya Tekfuru Köse Mihal, bu durumu Osman Bey’e haber verdi. Osman Bey, gerekli tedbir- leri alarak bu tekfurları yenilgiye uğrattı. Yarhisar, Bilecik ve İnegöl’ü ele geçirdi (1299). Bir süre sonra Beyliğin merkezini Bilecik’e taşıdı.
Osman Bey Kimdir? Biyografisi
- Osman Bey (1299-1326)
- Babası : Ertuğrul Gazi
- Annesi : Hayme Hatun
- Doğumu : 1258 (Söğüt)
- Vefatı : 1326 (Bursa)
- Saltanatı : 27 Yıl
23 yaşında iken Kayı aşiretinin başına geçti. Cesareti mertliği ve ahlaki meziyetleri dolayısıyla kavim ve kabileye baş olacak mevki ve vasıfta görülen bu genç adam uzuna yakın orta boylu, kara yağız ve yuvarlak çehreli, kolları uzun, güçlü kuvvetli ve yakışıklı bir insandı. Lakabı “Fahreddin” idi. Ömrü boyunca Bizanslı Hristiyanlarla Savaşıp onlardan nice topraklar fethetti. Osman Gazi, 1326 yılında Bursa önlerinde vefat etti. Vefat ettiğinde geriye sadece bir at zırhı, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılİç, bir mızrak, bir tirkeç (sadak), birkaç at, üç koyun sürüsü, tuzluk ve kaşıklık bırakmıştı.
Vasiyetinde “Bizim davamız kuru kavga ve cihangirlik davası değildir. Ben bütün ömrümce İslam’a hizmet için yaşadım. Padişahlık gece gündüz halkı korumak ve Allah’ın lütfuna mazhar olmak içindir.” diyerek temellerini attığı devletin ana prensiplerini de açıklamıştı. Www.Ttk.Gov.Tr
Bilecik’i üs edinen Osman Bey, fetih hareketlerine ara vermeden devam etti. Bir süre sonra da Köprühisar ve Yenişehir’i ele geçirdi. Beyliğin topraklarını İznik’e kadar genişletti. Osman Bey, ele geçirilen toprakları, eski Türk töresindeki “fethedilen yerin fetheden kumandana verilmesi” geleneğine uyarak kardeşleri, oğulları ve komutanlarına “dirlik” olarak verdi.
Beylikten Devlete Osmanlı
Osman Bey’in uzun vadeli izlediği fetih politikası zamanla meyvelerini verdi. Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası sayılan Koyunhisar (Bapheus) Savaşı (1302) sonrasında Bursa tekfurunun önderliğindeki Bizans ordusu bozguna uğratıldı. Bu zafer sonrasında Bursa, kuzey kısmı hariç, Türkler tarafından çevrilmiç oldu. Böylece İzmit yolu Osmanlı Devleti’ne açılmış oldu. Osmanlı Beyliği bölgede büyük bir itibar kazanarak bağımsız konuma geldi.
Osman Bey, Koyunhisar Zaferi’nden sonra Marmara Bölgesi’ne hakim olabilmek için Bursa’yı fethetmeye karar verdi. 1320 yılında itibaren askeri seferlerin başına geçmiş olan oğlu Orhan Bey, Bursa’yı kuşattı. Atranos (Orhaneli) ve Mudanya Limanı alınarak Bursa’nın Bizans’la bağlantısı kesildi. Kuşatmaya daha fazla dayanamayan Bursa Tekfuru, şehri Osmanlılara teslim etmek zorunda kaldı (1326). Bursa’nın fetih haberini alan Osman Bey bu sırada vefat etti ve Bursa Gümüşlü Kümbet’e defnedildi.
İpek üretim merkezi konumunda olan Bursa, Osmanlı Devleti’nin başkenti yapıldı. Bursa’nın önemli ticaret yolları üzerinde olması (İpek Yolu gibi) Osmanlı Beyliği’nin ekonomik açıdan güçlenmesine katkıda bulundu. Bizans’ın Güney Marmara’daki hakimiyetine son verildi. Şehre kısa sürede birçok Türkmen yerleştirildi. Böylece Bursa, Türk ve İslam kimliği kazanmış oldu.
Orhan Gazi kimdir? Biyografisi
- Orhan Gazi (1326-1362)
- Babası : Osman Gazi
- Annesi : Malhun Hatun
- Doğumu : 1281 (Söğüt)
- Vefatı : 1362 (Bursa)
- Saltanatı : 36 Yıl
45 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu. Bursa, İznik, İzmit ve Gemlik onun zamanında fethedildi. Ayrıca ilk kez Rumeli topraklarına geçilerek birçok kalenin fethi gerçekleştirildi.
Orhan Gazi sarı sakallı, uzun boylu, yumuşak huylu ve merhametli bir insandı. Fakirleri sever, ilim adamlarına hürmet gösterir, adalet hususunda titiz davranırdı. Fethettiği topraklarda Hristiyan ahaliye gösterdiği adilane tavırları sebebiyle çok sevilirdi. Üstün bir askeri dehaya sahip olduğu, kazandığı zaferlerden anlaşılmaktadır. 81 yaşında vefat etti ve babası Osman Gazi’nin türbesinin yanına defnedildi. www.Ttk.Gov.Tr
Beylikten Devlete Osmanlı
Bursa’nın fethinden sonra Osmanlı-Bizans mücadeleleri artarak devam etti. Osmanlı kuvvetleri Kocaeli Yarımadası’ndaki kaleleri fethedip İstanbul Boğazı’na doğru ilerlediler. Bu durumdan rahatsız olan Bizans İmparatoru III. Andronikos, topladığı kuvvetlerle Osmanlı Devleti üzerine yürüdü. Maltepe civarında yapılan Palekanon Savaşı’nı Osmanlı Devleti kazandı. Palekanon Savaşı’ndan sonra Bizans, bir daha Osmanlı Devleti’ne saldırma cüretini gösteremedi. Bu zafer sonrası hem Bizans hem Anadolu’daki Türk beylikleri Osmanlıların fetihlerini daha yakından izlemeye başladı.
Palekanon Zaferi’nden sonra Orhan Bey İznik üzerine yürüdü. Yalnız kalan İznik tekfuru, şehri Orhan Bey’e teslim etmek zorunda kaldı (1331). Orhan Bey, Bursa’da olduğu gibi İznik’te de halkın can ve mal güvenliğini sağladı. İsteyenlerin şehri terk etmelerine izin verdi. İznik, Bizans’a karşı yapılan seferlerde askeri üs olarak kullanıldı. İznik’in fethinden sonra Gemlik ve İzmit kısa bir süre sonra Osmanlı hakimiyetine girdi(1337). Aynı zamanda 1337’de Avrupa’da İngiltere ve Fransa arasında 1453’e kadar sürecek olan Yüzyıl Savaşları başladı.
3- Rumeli’de Genişleme
3-1- Bizans’la Uzlaşma ve Rumeli’ye Geçiş
Güney Marmara Bölgesi’nin fethini tamamlayan Osmanlı Devleti Rumeli’ye çıkmak istiyordu. Batı yönünde yapılacak fetihlerde Rumeli’ye geçmek, Osmanlı Devleti için büyük önem taşıyordu. Bu dönemde Osmanlı-Bizans ilişkileri uzlaşma şeklinde ve Bizans’ın Osmanlı Devleti’nden yardım taleplerine yönelik gelişti. Bu gelişmeler özetle şöyleydi:
1345 yılında Bizans’ta daha önce de sıklıkla görüldüğü gibi taht kavgası vardı. Saray Bakanı Kantakuzenos (Kantakuzen) ile İmparator Yuannis arasında taht kavgaları yaşanıyordu. Bu durum karşısında Kantakuzenos, Orhan Bey’den askeri yardım istedi ve karşılığında kızı Thedora’yı (Tedora) Orhan Bey’e gelin vermeyi, dolayısıyla Osmanlı Devleti ile akraba olmayı önerdi. Orhan Bey teklifi kabul etti ve oğlu Süleyman Paşa komutasındaki kuvvetleri Kantakuzenos’a yardım amacıyla gönderdi. Böylece Kantakuzenos, Osmanlı yardımı sayesinde Bizans tahtına çıktı (1347).
Bizans imparatoru daha sonra Balkanlarda çıkan ayaklanmaların bastırılması için Orhan Bey’den zaman zaman yardım istedi. Bu yardımlara karşılık Çimpe Kalesi’ni Osmanlı Devleti’ne askeri üs olarak verdi (1353). Çimpe Kalesi’nin alınması ile Rumeli’ye ilk adım atılmış oldu. Bu sayede Osmanlı Devleti Rumeli topraklarına daha aşina hale geldi. Böylece Rumeli’de fetihler için önemli bir avantaj sağlanmış oldu.
Beylikten Devlete Osmanlı
Çimpe Kalesi’ni üs edinen Osmanlı Devleti, Şehzade Süleyman Paşa komutasında Rumeli’de fetih hareketlerine başladı. İlk olarak Gelibolu’yu fethetti. Daha sonra Bolayır, Tekirdağ, Keşan ve Malkara ele geçirildi. İstanbul-Edirne yolunu kesmek ve Karadeniz’e ulaşabilmek için Lüleburgaz ve Çorlu fethedildi. Osmanlı sınırları Edirne’ye kadar genişledi. Osmanlı Devleti, bu fetihlerle Bizans’ın batı ile bağlantısını kesmeyi hedefledi. Fethedilen yerlere Anadolu’dan getirilen Türkmenler yerleştirildi.
1357 yılında Osmanlı Devleti ile Bizans arasında yeni bir antlaşma yapıldı. Bu tarihte Orhan Bey’in on iki yaşındaki oğlu Halil, Foçalı Rum korsanlar tarafından kaçırıldı. Bu arada Rumeli fatihi Şehzade Süleyman Paşa’nın da vefatı üzerine Osmanlı Devleti sıkıntılı bir sürece girdi. Bu durum karşısında Orhan Bey, Bizans ile anlaşma yoluna gitti. Antlaşmaya göre Osmanlı Devleti, Şehzade Halil’i kurtarmaya giden gemilerin masraflarını karşılayacak ve Bizans’ın Osmanlı’ya olan borçlarını affedecekti. Bu antlaşmayla Osmanlı- Bizans ilişkileri Şehzade Halil’in iki yıl sonra kurtarılmasına kadar sükunet içerisinde geçti.
Yıldırım Bayezid Dönemi’nde Osmanlı-Bizans ilişkileri farklı bir boyutta devam etti. Osmanlı toprak bütünlüğünü sağlamak isteyen Yıldırım Bayezid 1391 yılında İstanbul’u kuşattı. Bu amaçla Anadolu Hisarı’nı (Güzelcehisar) yaptırdı. Ancak Niğbolu Savaşı (1396) yüzünden kuşatmayı kaldırdı. Yıldırım Bayezid, daha sonra ikinci kez İstanbul’u kuşattı (1402).
Bu kez Anadolu’da Timur tehlikesi ortaya çıkınca İstanbul kuşatmasını yine kaldırmak zorunda kaldı ve Bizans’la bir antlaşma yaptı. Bu antlaşma ile İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulacak ve bir cami inşa edilecek. Türklerin davalarına bakmak için bir Türk kadı tayin edilecek; Bizans, her yıl Osmanlı Devleti’ne 10 bin düka vergi ödeyecekti. Bu antlaşma ile Bizans, Osmanlı Devleti’nin siyasi üstünlüğünü kabul etmiş oldu. Daha sonraki dönemlerde Osmanlı-Bizans ilişkileri uzlaşma-çatışma şeklinde İstanbul’un Fethi’ne kadar devam etti.
3-2- Osmanlı Devleti’nin Rumeli ve Balkanlarda Hakimiyet Kurmasında ki Etkenler
Osmanlı Devleti, Anadolu’ya oranla Rumeli ve Balkanlarda daha hızlı ve kısa sürede hakimiyet kurdu. Süleyman Paşa’nın Rumeli’de yapmış olduğu fetihlerden sonra, I. Murat Dönemi’nde, Balkanların kapısı durumunda olan Edirne fethedildi (1363) Edirne fethedildikten sonra Osmanlı Devleti’nin başkenti yapıldı.
XIV. Yüzyılın başlarında Rumeli ve Balkanlarda siyasi, sosyal ve dini belirsizlikler söz konusuydu. Bölgede Bizans’tan başka Sırp, Bulgar, Arnavut krallıkları; Eflak ve Boğdan voyvodalıkları; Bosna ve Hersek prenslikleri yer alıyordu. Bölge halkları feodal beylerle krallar arasındaki çekişmelerin ortasında kalmıştı. Diğer yandan Balkanlarda topraklarını genişleterek büyük bir Sırbistan kurmak isteyen Sırp Krallığı Bizans’la sürekli mücadele halindeydi.
Rumeli ve Balkanlarda, siyasi istikrarsızlıkların dışında çok sayıda mezhep ve etnik grup vardı. Ortodoks, Katolik ve Bogomil adındaki Hristiyan mezhepleri arasında sürekli çatışmalar yaşanıyordu. Bunların dışında bu dönemde bütün Avrupa’yı ve Balkanları etkileyen büyük veba salgını yüzünden nüfus azalmış, halk bitkin ve çaresiz durumda adeta bir kurtarıcı bekler duruma gelmişti.
Sultan 1 .Murat Kimdir? Biyografisi
- Sultan l. Murad (1362-1389)
- Babası : Orhan Gazi
- Annesi : Nilüfer Hatun
- Doğumu : 1326 (Bursa)
- Vefatı : 1389 (Kosova)
- Saltanatı : 27 Yıl
36 yaşında Osmanlı tahtına oturdu. Rumeli’de kısa sürede büyük zaferler kazandı. Edirne’yi fethedip bu şehri başkent ilan etti. 1364 yılında birleşik Haçlı ordusuna karşı Sırpsındığı Zaferi’ni kazandı. 1389 tarihinde, yeniden büyük bir güç halinde saldırıya geçen Haçlı ordusunu I. Kosova Savaşı’nda unutulmaz bir yenilgiye uğrattı.
Padişahlığı süresince giriştiği 37 harbin tamamında galip gelmeyi başaran büyük Osmanlı Sultanı son derece cömert, alicenap ve hayırlı, kibar, uyanık, dikkatli ve sabırlı bir insandı. Ünlü Fransız tarihçisi Hammer’e göre o “Şeriat kanunlarını büyük bir dikkatle korumuş ve gelişen devletinde o kanunları sağlamlaştıracak ve doğrulayacak çalışmaların hiçbirinde kusur göstermemiştir.” www.Ttk.Gov.Tr
İçte Rumeli ve Balkanlardaki siyasi, sosyal ve dini belirsizlikten yararlanan Osmanlı Devleti, kısa sürede Rumeli ve Balkanlarda yaklaşık üç yüz yıl sürecek kalıcı bir hakimiyet kuracaktı.
Balkanlarda mezhebi ve siyasi çekişmeler olmasına rağmen, Balkan ülkeleri zaman zaman aralarındaki anlaşmazlıkları unutarak Osmanlı Devleti’ne karşı Haçlı ittifakı oluşturdular. Bu yüzden Osmanlı Devleti ile Haçlı ittifakları arasında XIV ve XV. Yüzyılda çeşitli Savaşlar yaşandı. I. Murad Dönemi’nde Haçlı ittifaklarıyla yapılan Çirmen Savaşı (1371) ve I. Kosova Savaşı (1389) Osmanlı Devleti’nin lehine sonuçlandı. Bu Savaşlar sonucunda Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda ilerlemesi ivme kazandı.
I. Bayezid (Yıldırım) Dönemi’nde Osmanlı-Haçlı Savaşlarına Balkan ülkeleri dışında Macar, Fransız, İngiliz ve Alman kuvvetleri de katıldı. 1396’da gerçekleşen Niğbolu Savaşı’nı Osmanlı Devleti kazandı. Niğbolu Zaferi’nden sonra uzun yıllar Osmanlı Devleti’ne karşı Haçlı ittifakı kurulamadı.
II. Murad Dönemi’nde ise Haçlı ittifakıyla yapılan Varna Savaşı (1444) ve II. Kosova Savaşı (1448) sonucunda Balkanlarda Osmanlı egemenliği kalıcı hale geldi.
Beylikten Devlete Osmanlı
Osmanlı Devleti’nin Rumeli ve Balkanlarda kalıcı olmasında Osmanlı Padişahlarının siyasi ve askeri başarıları yanında onlarla birlikte hareket eden akıncı uç beyleri ile bunların kumandanlarının da payı büyüktür. Akıncılar, Osmanlı Devleti’nin kuruluş Dönemi’nde özellikle Rumeli’de faaliyet gösteren hafif süvari birlikleri idi. Oldukça seri hareketlerinden dolayı bu isimle anılıyorlardı.
Bunlar iyi binici olan atlılardan meydana gelen Savaşçı, cesur ve çevik birliklerdi. Sınırlarda ya da sınıra yakın yerlerde bulunurlardı. Sınır güvenliğini sağlamalarının yanında bir program ve plan dahilinde yaz kış demeden sınır ötesine akınlar yaparlardı. Nitekim Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda başlangıçta yaptığı fetihlerde Evrenos Bey, Hacı İlbeyi, Turahan Bey ve Mihal Bey gibi önemli akıncı beyleri etkin rol oynamışlardı.
Osmanlı Devleti, Rumeli topraklarına geçtiğinde, yapılacak fetihlerin kendisine ganimetler ve geniş araziler sağlayacağını çok iyi biliyordu. Bu doğrultuda akıncı beyleri ve aşiret reisleri, Osmanlı kültür yapı- sının Balkanlarda fethedilen topraklara taşınmasında ve idare edilmesinde önemli rol üstlendiler. Akıncı beyleri bir yandan fetihlerde yer alarak Osmanlı topraklarının genişlemesine katkıda bulunurken diğer yandan alınan bölgelerde Osmanlı idari yapısını ve sistemini yerleştirme faaliyetlerini üstlendiler.
Kısa sürede Osmanlı idaresinin Balkan topraklarındaki temsilcisi ve denetleyicisi konumuna geldiler. Osmanlı Devleti, Balkanlardaki fetihlerde etkin rol oynayan akıncı beylerine hizmetleri karşılığında araziler tahsis etti. Bu sayede sınır boylarının savunmasını sağlayarak yeni fethedilen toprakların imar ve iskanını sağlamayı amaçladı.
Beylikten Devlete Osmanlı
Anadolu’dan Rumeli’ye geçen şeyh ve dervişler, hangi dinin mensubu olurlarsa olsunlar halkla karışıp kaynaşarak kitleleri yönlendirmede önemli başarılar elde etti. Şeyh ve dervişlerin bölgede kurdukları tekke ve zaviyelerin etrafında zamanla mahalle ve köyler oluştu. Buralar birer din, kültür ve sanat merkezleri haline geldi. Dolayısıyla şeyh ve dervişler sade- ce din adamları olarak değil, aynı zamanda toprağı içleyen, köy kuran, sanat ve ilim yapan şahıslar olarak önemli görevler üstlendi.
Ahiyan-ı Rum, kuruluş Dönemi’nde Osmanlı fetihlerine destek veren önemli bir güç olan Ahilik teşkilatına mensup üyelerden oluşuyordu. Ahilik, XIII. Yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulmuş şehirlerdeki esnaf ve zanaatkarların sosyal ve ekonomik yönden teşkilatlanmalarını sağlayan bir oluşumdu. Ahilik meslek kuruluşu olduğu kadar aynı zamanda kültür, inanç, yiğitlik ve ahlaki değerler taşırdı. Osman Bey’in Ahi teşkilatının lideri olan Şeyh Edebali’nin kızıyla evlenmesiyle Ahiler, Osmanlı Devleti’nin en büyük manevi destekleyicilerinden biri oldular.
Beylikten Devlete Osmanlı
Öyle ki Osman Bey bir bölgeyi ele geçirdikten sonra burada nasıl bir yönetim uygulayacağını Ahilere soruyordu. Bunun dışında, zamanla Rumeli’ye geçen Ahiler fetihlere maddi ve manevi desteğin yanında; Beyliği teşkilatlandırma, sosyal hayatı düzenleme ve beylere danışmanlık yapma gibi önemli görevleri üstlendiler. Rumeli’de kurdukları tekke ve zaviyeler aracılığı ile bölgenin Türkleşmesine ve İslamlaşmasına önemli katkıda bulundular.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda olduğu kadar Rumeli’deki fetihlerin kalıcı olmasında ve Balkanların İslamlaşması ve Türkleşmesinde önemli katkıları bulunan teşkilatlar içinde Baciyan-ı Rum’un farklı bir önemi vardı. Ahi Evran’ın hanımı Fatma Hatun tarafından kurulan bu kadın teşkilatlanmasına “Anadolu Bacıları” da denilirdi. Bu teşkilata mensup olanlar halı, kilim gibi tekstil üretimi yaparlardı. Aynı zamanda Türk kültür ve geleneklerini bulundukları bölgelerde yaşatarak çevrelerine örnek olurlardı.
Kadınların eğitimi ile ilgilenir, kimsesiz kadınlara sahip çıkarlardı. Yaşlı kadınlara bakım ve ihtiyaçları konusunda yardımcı olurlardı. Gerektiğinde erkeklerle birlikte ülke savunmasına katılırlardı.
Anadolu Bacıları iskan faaliyetlerinde de bulunarak bu amaçla çeşitli zaviyeler de açmışlardı. Bu zaviyeler aracılığı ile kadın Türk dervişleri ordularla birlikte hatta onlardan daha evvel fütuhata çıkmışlardı. Böylece kurmuş oldukları bu müesseselerdeki faaliyetleriyle bölgeyi iskana açıp Türk İslam neşesiyle şenlendirmişlerdi. Diğer yandan Baciyan-ı Rum’a mensup kadınlar, ilk dönemlerde Osmanlı ordusunun üniformalarını da imal etmişlerdi.
4- Anadolu’da Türk Siyasi Birliği Sağlanıyor
Osman Bey Dönemi’nde Bizans eksenli fetih politikası izleyen Osmanlı Beyliği diğer Müslüman beyliklere karşı askeri faaliyetlerde bulunmadı. Çevresindeki Türkmen beyliklerini doğrudan karşılarına almak yerine, ılımlı bir siyaset izlemeyi tercih etti. Mecbur kalmadıkça civar beyliklerle mücadeleye girmekten kaçındı. Ancak şartlar oluştuğunda Anadolu Türk siyasi birliğini sağlamaya çalıştı. Osmanlı Devleti’nin Anadolu’daki Türk siyasi birliğini kurma çalışmaları ilk kez Orhan Bey Dönemi’nde başladı.
Karesioğulları Beyliği’nin Alınması (1345): Osmanlılar Bizans yönünde ilerlerken Balıkesir ve Çanakkale civarında kurulmuş olan Karesioğulları Beyliği iç mücadelelerle uğraşıyordu. Bu durumdan faydalanan Orhan Bey, Karesioğulları topraklarını Savaşmadan ele geçirdi. Osmanlı egemenliğine giren ilk Anadolu Beyliği olan Karesioğullarının donanması da Osmanlı hizmetine girdi. Böylece Osmanlı Devleti’nde denizciliğin temeli atılmış oldu. Bu durum Osmanlıların Rumeli’ye geçişini kolaylaştırdı. Ayrıca Karesioğullarının önemli akıncı beylerinden Hacı İlbey, Ece Halil ve Evrenos Bey Osmanlı hizmetine girerek Rumeli’nin fethinde görev aldılar.
Beylikten Devlete Osmanlı
Karesioğullarının alınmasından sonra Orhan Bey, Anadolu’daki gelişmeleri de yakından takip etmeye başladı. Eretna Beyliği’nin iç karışıklıklarından yararlanmak istedi. Ankara’daki Ahilerin de desteği ile Ankara ve Sivrihisar’ı Savaşmadan aldı. Her iki olay Osmanlı Devleti’nin diğer Müslüman beyliklere karşı strateji degiştirdiği anlamına geliyordu.
Osmanlı Devleti Balkanlarda üstünlük kurmasına rağmen Anadolu’da siyasi birliği tam olarak sağlayamamıştı. Diğer yandan Anadolu’daki Türkmen beylikleri siyasi birliği sağlamak için birbirleriyle Savaşıyorlardı. I. Murad, Anadolu Türk siyasi birliğini kurma yolunda barış yolunu seçti. Karamanoğullarına karşı güç kazanmak isteyen Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızını I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid ile evlendirdi. Bu evlilikle Kütahya, Simav, Emet ve Tavşanlı çeyiz olarak Osmanlılara geçti. I. Murad, Hamitoğullarından para karşılığı Akşehir, Beyşehir, Yalvaç, Seydişehir ve Isparta’yı aldı.
Beylikten Devlete Osmanlı
Osmanlı Devleti’nin Anadolu’daki en güçlü rakibi Karamanoğulları, her fırsatta Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanıyor, Osmanlı aleyhine Bizans ile ittifak kuruyordu. Yıldırım Bayezid gerek bu duruma son vermek gerekse Anadolu Türk siyasi birliğini sağlamak için harekete geçti.
Anadolu beylikleri ile yapılan Savaşlar sonucu Karamanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Candaroğulları (Kastamonu kolu) ve Eretna beylikleri toprakları Osmanlı Devleti’ne katıldı. Yıldırım, ele geçirilen bu bölgelerin idaresini kolaylaştırmak amacıyla Kütahya merkez olmak üzere “Anadolu BeylerBeyliği”ni kurdu. Böylece Anadolu’da Türk siyasi birliği büyük ölçüde sağlandı. Yine Memluklulara bağlı olan Dulkadiroğullarına ait Malatya, Besni, Elbistan ve Darende alındı. Osmanlı Devleti’nin sınırları Doğuda Fırat Nehri’ne kadar genişledi. Tüm bu gelişmeler Osmanlı Devleti ile Memlukluların arasının bozulmasına neden oldu.
5- Ankara Savaşı Fetret Dönemi (1402 – 1413)
5-1- Ankara Savaşı ve Sonuçları (1402)
XV. Yüzyıl başında Anadolu’da büyük bir tehlike belirdi. Timur Devleti’nin (1369-1507) kurucusu olan Timur, kısa sürede Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye ve Altın Orda topraklarına sahip oldu. Özellikle Altın Orda Devleti üzerine düzenlediği seferler sonucu bu devletin Kırım, Kazan, Küçüm, Ejderhan, Kasım ve Nogay hanlıkları olarak parçalanmasına neden oldu. Bu durum Moskova knezlerinin güçlenmesine yol açtı. Yine Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf ile Bağdat Hükümdarı Ahmet Celayir’e baskı yaparak bu iki hükümdarın Yıldırım Bayezid’e sığınmalarına neden oldu.
Osmanlı ve Timur kuvvetleri Ankara’nın Çubuk Ovası’nda karşılaştı. İlk saldırı Osmanlılardan geldi. Timur her ne kadar bu saldırıyla sarsılsa da fillerle takviyeli zırhlı kuvvetleri Osmanlı hücumunu önledi. Ancak Savaşın en şiddetli anında Osmanlı ordusunda yer alan Kara Tatar birlikleri ve Anadolu beyliklerine bağlı sipahiler Timur saflarına katılınca, Osmanlı ordusu bozguna uğradı. Bu durum karşısında Savaş meydanından çekilen Yıldırım Bayezid ve oğulları Şehzade Musa ile Şehzade Mustafa, Timur ordusu tarafından esir edildi (1402).
Ankara Savaşı’ndan sonra Timur bir süre daha Anadolu’da kaldı. Bursa’yı işgal ederek şehri yağmaladı. İzmir’i Saint-Jean Şövalyelerinden alarak Aydınoğullarına verdi. Bu sırada esarete dayanamayan Yıldırım Bayezid vefat etti (1403). Asıl amacı Çin’i ele geçirmek olan Timur, Şehzade Mustafa’yı da yanına alarak Horasan’a hareket etti. Şehzade Musa’yı daha sonra serbest bıraktı. Ankara Savaşı sonucunda:
- Timur, Anadolu beyliklerini yeniden kurdurarak (Karesioğulları ve Eşrefoğulları hariç) -Osmanlı Devleti de dahil- hepsini kendine bağladı. Anadolu’da Türk siyasi birliği bozuldu.
- Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi yaşadı. Yıldırım Bayezid’in dört oğlu (İsa, Musa, Süleyman ve Mehmet) arasındaki taht kavgaları yüzünden Fetret Devri yaşandı (1402-1413).
- Osmanlı’da yaşanan iç karışıklıklar, Bizans’ın siyasi ömrünün bir süre daha uzamasına neden oldu.
- Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki ilerleyişi bir süre durdu.
5-2- Fetret Dönemi (1402 – 1413)
Ankara Savaşı’ndan bir süre sonra Timur, Anadolu’dan çekildi ve Yıldırım Bayezid’in dört oğlu arasında (İsa, Musa, Mehmet, Süleyman) taht kavgaları başladı. Türk tarihinde taht kavgaları ile geçen bu döneme “Fetret Dönemi” denir (1402-1413). Saltanatsız geçen ve on bir yıl süren bu mücadeleyi I. Mehmet (Çelebi) kazanarak 1413 yılında Osmanlı Devleti’nin başına geçti.
Osmanlı Devleti’ni dağılma tehlikesinden kurtardı. Osmanlı Devleti, gerek Ankara Savaşı gerekse bu mücadeleler döneminde Anadolu’daki topraklarının büyük bir kısmını kaybetti. Bizans, Venedik, Ceneviz, Sırp ve Bulgarlara da taviz vermek zorunda kaldı. Bu olumsuzluklara rağmen Balkanlarda önemli ölçüde toprak kaybı yaşamadı. Bunun en önemli sebebi Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda uyguladığı iskan politikası ve adaletli yönetim anlayışıdır.
5-3- Ülke Bütünlüğünün Yeniden Sağlanmasına Yönelik Faaliyetler
Anadolu’da Yapılan Faaliyetler
Fetret Dönemi sonrası Osmanlı Devleti’ni toparlayan I. Mehmet öncelikle Anadolu’da Türk siyasi birliğini yeniden sağlamak istedi. Dış siyasette ise barışçıl bir politika izledi. I. Mehmet ilk olarak Aydınoğullarından İzmir’i, Karamanoğullarından Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir ile Hamitoğullarına ait toprakları ele geçirdi. Bu arada Candaroğulları, Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları da Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını bildirdi.
I. Mehmet Dönemi’ndeki önemli gelişmelerden biri de Osmanlı Devleti’nde meydana gelen ilk dini ve sosyal içerikli hareket olan Şeyh Bedreddin İsyanı’dır. Şeyh Bedreddin, Fetret Dönemi’nde Musa Çelebi’nin yanında yer almış ve üç yıl boyunca onun kazaskerliğini yapmıştı. Ancak Musa Çelebi’in iktidar mücadelesini kaybetmesinden sonra, Osmanlı Padişahı I. Mehmet Çelebi’ye karşı tavır almıştı.
Beylikten Devlete Osmanlı
Şeyh Bedreddin, sonraki dönemlerde Bal- kanlarda devlete karşı isyan hareketine başladı. Fetret Dönemi’nin yaratmış olduğu otorite boşluğundan faydalanarak bölgede taraftar topladı.
Özellikle fakir ve Osmanlı Devleti’ne karşı olan bazı kesimlere (tımarı elinden alınanlar, sürgün edilenler hatta bazı Hristiyan beyleri) yönelik propaganda faaliyetlerinde bulundu. Şeyh Bedreddin’in önemli bir alim ve tasavvuf ehli olması bazı kesimlerin etrafında toplanmasında etkili oldu. Ancak isyan hareketi uzun sürmedi; Osmanlı Devleti tarafından kısa sürede bastırıldı. İsyan yüzünden bölgede kısa süre de olsa toplum- sal karışıklıklar yaşandı; bu durum Osmanlı Devleti’nin bölgedeki otoritesini sarstı.
Diğer yandan Şeyh Bedreddin’in ahiret inancını reddeden düşünceleri, İslamiyet’i yeterince tanımamış bazı kesimler tarafından benimsendi. Bu durum dinsel anlamda gruplaşmalara, İslamiyet’in farklı yorumlanmasına neden oldu.
I. Mehmet’ten sonra tahta geçen II. Murad ise, Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyetlerde bulunan Bizans’ı cezalandırmak amacıyla İstanbul’u kuşattı. Bu arada Osmanlı Devleti’nin yaşadığı karışıklıklardan faydalanmaya çalışan Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Candaroğulları Osmanlı topraklarına saldırdılar.
Bu durum karşısında İstanbul kuşatmasını kaldıran II. Murad, Türk beyliklerinin üzerine yürüdü. İlk olarak Menteşeoğullarına son verdi (1425). Karamanoğulları ile yapılan Savaşı kazandı. Karamanoğullarının af dilemesi üzerine siyasi varlıklarının devamına izin verdi. Diğer yandan Germiyanoğlu Yakup Bey’in vasiyeti gereği ölümünden sonra toprakları Osmanlı Devleti’ne katıldı.
Çelebi Sultan Mehmet Kimdir? Biyografisi
- Çelebi Sultan Mehmet (1413 – 1421)
- Babası : Yıldırım Bayezid
- Annesi : Devlet Hatun
- Doğumu : 1389 (Edirne)
- Vefatı : 1421(Edirne)
- Saltanatı : 8 Yıl
Fetret Dönemi’nde kardeşleri ile girdiği saltanat mücadelesini kazanan Çelebi Mehmet, Osmanlı birliğini yeniden sağladı. Tarihi kaynakların belirttiğine göre Çelebi Mehmet; zeki, uyanık, tedbirli ve sanatkar ruhlu bir insandı. Kabiliyetli bir idareci, başarılı bir devlet adamıydı. Devrinde ilim ve sanat hayatı canlanmış; Edirne, Bursa ve diğer Osmanlı şehirlerinde camiler, medreseler, mescitler inşa edilmişti. Çelebi Sultan Mehmet’in Bursa’da kendi adına inşa ettirdiği Yeşil Türbe bir sanat şaheseri olarak hala ayaktadır. www.Ttk.Gov.Tr