Felsefe hayat ilişkisi nedir?
Hayattan beklentilerinizi sorgulamanız, amaçlarınız üzerinde düşünmeniz; kendiniz için iyi ve kötüyü fark etmenize neden olur. Yaşam üzerine düşünmeye başladıysanız anlamlı bir yaşamın arayışı içine de girmişsiniz demektir. İşte bu anlam verme çabası, bu bilinç durumu felsefenin hayatınızın içinde olduğunu gösterir. Nitekim insan niçin, neye göre, nasıl yaşayacağını düşünen bir varlıktır.
Felsefenin bir düşünme etkinliği olduğunu hatırlayalım. Eğer siz hangi elbisenin kendinize yakışacağını, hangi arkadaşınızla mutlu olacağınızı düşünüyorsanız, böylesi bir düşünme felsefi bir nitelik taşımaz. Öte taraftan hangi elbisenin güzel olduğunu değil de “Güzellik nedir?” diye soruyorsanız siz, güzellik üstüne felsefe yapıyorsunuz demektir. Benzer şekilde hangi arkadaşınızla mutlu olacağınızı değil de “Mutluluk nedir?” diye soruyorsanız siz, mutluluk üstüne felsefe yapıyorsunuz demektir.
Sanatı, ahlakı ilgilendiren bu soruları açarsak geride başka soruların da beklediğini görebilirsiniz: “Güzeli güzel yapan nedir?”, “Güzellik var olan şeylerde midir, yoksa onu seyreden kişinin gözlerinde midir?”, “Sanat hayata bakışımızı değiştirir mi?” bu tür soruları çoğaltabiliriz, “Nasıl mutlu olabilirim?”, “Ben bir şeyi yapmak istediğimde toplum onun yanlış olduğunu söylerse hangi yolu izleyeceğime nasıl karar verebilirim?” gibi. Bu tür sorulara verilecek yanıtlar hep hayatınızda yaşama bakışınızı şekillendiren yanıtlar olacaktır. Nitekim bunlara verdiğiniz anlam, yaşamınıza nasıl bir değer katacağınızı ya da nasıl bir arayışta olacağınızı belirleyecektir.
Siz insanlarla olan ilişkilerinizden yola çıkarak, bencillik, dürüstlük, sevgi, hoşgörü, adalet üzerine akıl yürütürken farkında olmasanız da bazı değerler üzerinde düşünürsünüz ve bir anlamda felsefe yaparsınız. Söz gelimi “Sevgi nedir, hoşgörü nedir, dürüstlük nedir, adalet nedir?” diye sorduğunuzda bu kavramların ve değerlerin anlamını ortaya koyma çabası taşırsınız. Dünyada meydana gelen sorunları görmeniz felsefi bilinç sayesinde olur. Örneğin çevrenin kirletilmesi kimilerince sorun olarak görülmez. Bu konuda duyarlı iseniz çevre kirliliğini, sağlıklı bir doğal çevrede yaşama hakkının ihlal edilmesi olarak değerlendirebilirsiniz. Atacağınız adım ve yapacağınız davranışlar ise bu durumu ciddi bir sorun olarak kabul ettiğiniz andan itibaren şekillenecektir.
Günlük yaşantınızda karşılaştığınız olaylarda, karar vermeniz gereken durumlarda eylemlerinizin temelini oluşturan bazı düşüncelerin ve doğruların olduğunu görürsünüz. Söz gelimi yardıma muhtaç olan bir insana yardım etmeye karar verirken veya ölmek üzere olan birini kurtarmak için gerektiğinde zor duruma düşerken kişinin davranışlarının gerisinde daima bir felsefi görüş vardır.
Felsefe size, “çıkarınız için” veya “koşulsuz olarak” yardım edin, demez. “Karşılaşılan herhangi bir durumda ne yapılması doğru olur?” sorusunun cevabını vermediği gibi benimsemeniz gereken doğrular konusunda emirler de vermez. Örneğin “İyi eylem nedir?” şeklinde felsefi bir soru karşısında filozoflar, evrensel bakış açısıyla ortaya koyduğu görüşlerle insanları aydınlatır. Böylelikle felsefe, insanın karşısına çıkan durumların çeşitli yönlerini ona göstererek doğru düşünmesine katkı sağlar. Geriye kişinin, doğruluğuna inandığı her ne ise onu yapması kalır.
Felsefe, insanın diğer insanlarla aynı dünya içinde yaşadığını, yaptığı davranışlarla çevresini etkilediğini unutmamasını ister. Bu noktada kişinin kendisini sorgulamasını, amaçlarını ve bu uğurda ödemesi gereken bedelleri düşünerek eylemlerini gerçekleştirmesini bekler. Bu gerekçeyle kendisine bazı soruları sormasını ister.
Örneğin benimsediğiniz amaçların doğru amaçlar olup olmadığından emin misiniz? Kimi zaman doğru olmadığını düşündüğünüz bir durumda durumu görmezlikten gelip sorumluluğu başkasına attığınız olur mu? Böylelikle kişiye; kendi kendisine hesap verebilmesi, kendisiyle çelişkiye düşmemesi yani tutarlı olması gerektiğini söyler. Kişinin aldığı kararı hangi ilkeye dayanarak verdiğinin bilincinde olmasını doğru bulur. Bunun için öne sürülen yargıları, kullanılan kavramları derinlemesine inceler. Bunların dayanaklarını gösterir ve çelişkilere işaret eder. Söz gelimi bir insan doğaya ve insanlara zarar verme pahasına bir işletme kuruyorsa felsefe o kişiden o günün çıkarlarını düşünerek hareket etmesini istemez. Felsefe, insandan kendisi için iyi ve kötüyü aklına dayanarak ayırt etmesini ve insan onuruna yakışacak şekilde yaşamasını bekler.
Felsefe, doğrudan insanın yaşamından kaynaklanmaktadır. Yaşamanın kendisinden doğan bu düşünme biçimi, yine insanın kendisine ve yaşamına yönelmektedir. Bu nedenle insan felsefe yapmak zorundadır. Felsefe yapmak insanın yaşamında olabilecek en değerli şeylerden biridir. Felsefe hayatla doğrudan ilgilenmek düşüncesinden ayrı tutulamaz.
Felsefenin insan ve toplum hayatı üzerindeki rolü
Felsefe insanın kendini bilerek, yaşamın değerinin bilincinde olarak hayatını sürdürmesi için vazgeçilmezdir. İnsana varoluş amacını, yaşamını yönlendiren ilkeleri, sorumluluklarını ve sınırlılıklarını fark ettirir. İyi ve doğru saydıklarının her zaman doğru olmayabileceğini göstererek kişinin daha iyi kararlar vermesini sağlar.
Ön yargısız ve hoşgörülü olmasına neden olur. İnsan haklarının bilincinde olunması ve geliştirilmesine katkıda bulunur. Toplumsal hayat ile insan ilişkilerinde etkileri olan siyasi oluşumlara düşünsel alt yapı oluşturur. Demokratik yaşamın gerektirdiği temel alışkanlıkları ve erdemleri geliştirir. Felsefe hayat ile iç içedir ve hayatını sorgulayan her insanın yaşamındadır. Felsefe yapmak hayatla doğrudan ilgilenmek demektir.