felsefe sorularının temel özelliği nedir?
Ben, bu denememde, “Felsefe nedir?” sorusuna bir cevap vermeye gayret edeceğim. Dileğim; felsefeye özgü soruların yapısını aydınlatmak. Felsefe bir araştırmadır. Her araştırma gibi felsefe de yeni sorulara açıktır. Nerede sorular hep aynı kalmışsa, orada felsefe, araştırma olmaktan çıkmış demektir.
Felsefi Soruların Özellikleri
Filozof soru tutkunudur. Ancak, soru severliğine bakıp filozofu günlük yaşayışın iki ünlü sorucusuyla, bir yargıçla, bir de çocuklarla bir tutmak doğru olmaz. Filozof kendi kendine soru soran kişidir. Bir felsefe sorusu filozofu kendi kendisiyle konuşmaya başlatır. Sorularını başkasına değil de kendine soran bir yargıç düşünülemez.
Bundan başka, felsefe sorusu kuruluşu gereği, yanıtı “sorulana” bağlı olan bir soru değildir. Hem yargıç hem de sık sık çocuk, ne sorarsa sorsun, sorusunu (cevabı bakımından) güven altına almıştır: Soruda sorulan ihtiyacı gidermenin, daha baştan soru sorulan kimsenin elinde olduğu kabul edilmiştir.
Soru, istemiyorsa, bir şey üzerinde bir bilgi edinmek istiyorsa, bu bilginin sorunun yöneldiği kişide hazır olduğu daha sorunun formunda şart koşulmuştur (Adınız ne sizin?).
Felsefi soru oluşturma
Konuya daha kapsamlı olarak bakmak için “Felsefi soru oluşturma” başlıklı yazıya bakabilirsiniz.
“İyi nedir?”, bazı insanlar büyük bir ateşle bu sorunun cevabını öğrenmeye çalışır. Ama aslında bu soru başkasına sorulmamıştır.
Çünkü kimse bu konuda başkasından edindiği cevapla yetinmez. Soran, sorusunu deştikçe asıl cevabın kendisine bağlı olduğunu anlar. “İyi nedir?” sorusunu soranın işi kendisiyledir. Felsefede herkes gidebildiği yere kendi ayağıyla kendi sorularıyla gider.
Felsefede “Nedir?” sorusu ile her konu üzerine sorgulamalar yapılır ve sürekli bilgi arayışı sürdürülür. Bir konu üzerinde doğrulara ulaşıldığı düşünülse bile, asla bu doğrularla yetinilmez ve bilgiler sorgulanmaya, tartışılmaya devam edilir. Günlük sorularda hemen hemen her zaman (“Kaç?”, “Kim?”, “Ne kadar?” çeşidinden) eksikliğe parmak basan bir sözcük vardır. Soruyu sorduran da bu sözcüktür.
“Bu evde kaç oda var?”. “Kaç?” ın yerine gerçekteki odaların sayısını koyabilen bu soruyu cevaplandırmıştır. Söz gelimi “Bu evde beş oda var” cümlesi bu işi görür. Felsefe soruları ise böyle bir başvurmayı gerektirmez. “Açıklama nedir?”, “Nedensellik deyince ne anlaşılır?”, “Olasılık ne demektir?” çeşidinden soruların hepsi şüphesiz felsefe sorusudur.
Ancak, bütün bu sorularda, doldurulması istenen herhangi bir boşluğa rastlanmaz. Söz gelimi “Nedir?” belli bir boşluk değildir. Yerine ne konursa konsun doldurulamaz. Oysa gündelik bir soruyu soran, doldurma cümlesiyle verilen cevabı kesin olarak anladı mı, sorusunda herhangi bir boşluk kalmadığından, o soruyu katkısız bir soru olarak yeniden sormaz; bu mantıkça boşunadır. Gerçi “Nedir?”siz felsefe sorularıyla da karşılaşırız zaman zaman.
Örneğin “Kaç çeşit bilgi edinme yolu vardır?” sorusu böyle bir sorudur. Ancak, bu gibi sorular aslında “Nedir?”lilerin kaynağından çıkmıştır. Bu sorularda da istenen, hep o “Nedir?” in yöneldiği kavramı ne olduğu bakımından anlamaktır. Nitekim “Kaç çeşit bilgi edinme yolu vardır?” sorusu, kolaylıkla “Bilgi nedir?” sorusuna geri götürülebilir. İki sorunun da sorduğu şey arasında hiçbir ayrılık yoktur.
Felsefedeki “Nedir?”, kavramların anlamını sorar. Bu “Nedir?”de şaşmayla karışık bir araştırma dileği açığa çıkar. “Nedir?”, doğrudan doğruya anlama yapışıktır. “Nedir?”, “… anlamı nedir?” ile aynı şeydir. Bütün felsefe sorularını bu kalıba dökebiliriz. Her felsefe sorusunda amaç, bir kavramın ya da kavram öbeğinin açıklanmasıdır. “Bir felsefe sorusu nedir?” (Bir felsefe sorusunun anlamı nedir?) katkısız bir felsefe sorusudur.
Nermi Uygur, Felsefenin Çağrısı (Kısaltılarak alınmıştır)