İklim Elemanları Nelerdir?
Bu içerikte iklim elemanları ve iklim elemanlarının hayatımıza etkileri hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz. İklim elemanları konu anlatımı 9. Sınıf Coğrafya kitap ve ders notları kullanılarak derlenmiştir.
1- Sıcaklık
İklimi oluşturan en temel elemandır. İklimin diğer elemanları olan nemlilik, yağış, basınç ve rüzgâr gibi faktörler sıcaklığın etkisi ile şekillenir.
Sıcaklıkla ilgili iki temel kavram vardır: Bunlar ısı ile sıcaklık günlük hayatta aynı anlamda gibi kullanılsa da aslında birbirlerinden farklı kavramlardır.
- Isı: Bir kaynakta var olan potansiyel enerjiye denir. Birim olarak kalori kullanılır.
Örneğin; kömürde bulunan karbon onun ısı potansiyeldir.
- Sıcaklık: Cisimlerde var olan potansiyel enerjinin açığa çıkmış hâline denir.
Daha fazla bilgi için “ısı ve sıcaklık nedir” başlıklı yazıma bakabilirsiniz.
Sıcaklık ölçülebilen bir birimdir. Termometre ile ölçülür. Santigrat derece veya celcius derece olarak ifade edilir. Kömürün içerisindeki kalori potansiyel, kömürün yanmasıyla açığa çıkan enerji sıcaklıktır.
Dünya’nın ısınması için ihtiyaç duyulan enerji miktarı oldukça fazladır. Dünya’nın iki temel enerji kaynağı vardır. Bunlardan birisi temel sıcaklık kaynağı olan Güneş’ten gelen ışınlardır. Diğeri ise ısınmada önemli bir yer tutmayan volkanizma,sıcak sular ve sıcak buharlardır.
Güneş’in etrafına yaymış olduğu ışınların yaklaşık iki milyonda biri dünyaya ulaşır ancak b u ışınların tamamı Dünya’nın ısınmasın da kullanılamaz.
Güneşten Dünya’ya ulaşan bu ışınları sahip olduğu enerjiyi % 100 olarak kabul edersek şu şekilde bir dağılım ortaya çıkar:
- ✓ % 25′ i Atmosferin dış yüzeyine çarparak uzay boşluğuna tekrar yansır. (refleksiyon)
- ✓ % 25′ i Atmosfer içerisinde kırılarak ışığı ve gökyüzünün mavi rengini oluşturur. (difüzyon)
- ✓ % 15′ i Atmosferdeki gazlar tarafından tutulur. (absorbe)
- ✓ % 8’i tekrar yansımaya uğrar.(albedo )
- ✓ % 27’si yerküreyi ısıtır.
a- Sıcaklığın Dağılışını Etkileyen Faktörler
Sıcaklık yeryüzünün her yerine eşit miktarda dağılmamıştır. Dünya’nın bazı alanları yüksek sıcaklık değerlerine sahipken bazı alanlarında sıcaklık değerleri oldukça düşüktür. Bu nedenler aşağıdaki tabloda verilmiştir.
- Güneş ışınlarının geliş açısı
- Yükselti
- Güneşlenme süresi
- Kara ve denizlerin dağılışı
- Okyanus akıntıları
- Nemlilik
- Rüzgarlar
- Bitki Örtüsü
a1- Güneş Işınlarının Geliş Açısı
Güneş ışınları yeryüzündeki sıcaklık dağılışını etkileyen temel faktördür. Günlük veya mevsimlik olarak bir noktaya güneş ışınlarının geliş açısı değiştikçe sıcaklık değerleri de değişir. Işınların büyük açıyla gelişi, sıcaklık değerlerinin yükselmesine, geliş açısının küçülmesi ise sıcaklık değerlerinin düşmesine neden olur.
Yeryüzündeki bir noktaya güneş ışınlarının geliş açısını etkileyen dört temel faktör vardır:
1- Dünyanın Şekli (Enlem etkisi)
Dünya’ nın şeklinden dolayı güneş ışınlarının geliş açısı Ekvator’ dan uzaklaşıldıkça küçülür. Sıcaklık değerleri de buna bağlı olarak Ekvator’ dan uzaklaştıkça azalır.
Bu durum enlem etkisi olarak da söylenir. Ancak enlem etkisi yükseklik, okyanus akıntıları rüzgârlar, karalar ve denizlerin dağılışı gibi faktörlerin etkisiyle sıcaklık her zaman düzenli bir gidiş göstermeyebilir. Örneğin, kış ayında İzmir ile Kayseri aynı enlemde bulunduğu hâlde sıcaklıklar denizelliğin etkisi ile İzmir’de daha yüksektir. Atmosfer kalınlığı, Ekvator’dan uzaklaştıkça daralır. Bu durum güneş ışınları aldığı yolun uzunluğuna göre sıcaklığa etki eder. Kısa mesafede gelen ışınlar daha az enerji kaybettiği için sıcaklığı arttırır. Mesafe uzadıkça sıcaklık da azalır.
2- Eksen Hareketi(Günlük Hareket)
Dünya batıdan doğuya doğru dönerken güneş ışınlarının geliş açısı gün içerisinde değişikliğe uğrar. Güneş ışınlarının geliş açısı büyüdükçe sıcaklıklar da artış gösterir. Günün en soğuk saati güneşin doğmasından hemen önceki zamandır (ışıma nedeniyle ). Günün en sıcak saati güneş ışınlarının en büyük açıyla geldiği saat on iki değil öğleden sonraki zamandır (13.00 – 14.00). Bu saatten sonra ışınların geliş açısı küçülür ve sıcaklık etkisini kaybeder.
3- Eksen Eğikliği Açısı (Yıllık Hareket)
Eksen eğikliği ve yıllık hareketten dolayı Güneş ışınlarının geliş açısı yıl boyunca değişikliğe uğrar. Eksen eğiklik açısı dönenceleri ve her iki yarım küredeki mevsimlerin başlangıç tarihlerini belirler. Örneğin, 21 Haziran’ da Yengeç Dönencesi’ ne ışınlar dik gelir ve yaz mevsimi başlar. Bu tarihten sonra Kuzey yarım kürede sıcaklık değerleri yükselir. Aynı tarihte Güney yarım küre kış mevsimini yaşar ve güneş ışınları eğik açılarla düştüğü için sıcaklık değerleri de azalır. Kuzey yarım küredeki karalarda en sıcak ay Temmuz iken deniz kenarlarında Ağustos ayıdır. Karalar üzerinde ise en soğuk ay Ocak, deniz kenarında Şubat ayıdır.
Bir yıl içinde en sıcak ayın Haziran, en soğuk ayın Aralık olmamasının nedeni ısınma ve soğumanın yavaş gerçekleşmesidir. Karalar ve denizler arasındaki bir aylık farkın nedeni ise kara ve denizlerin farklı hızda ısınma ve soğumalarıdır.
4- Eğim ve Bakı Etkisi
Yer şekillerinin sahip olduğu eğim şartları bakıyı etkiler. Yamaçların eğiminden dolayı Güneş’e göre ortaya çıkan konumuna bakı etkisi denir. Bakının sıcaklık üzerinde önemli bir etkisi vardır. Eğim ve bakının etkisiyle dağların Güneş’ e dönük yamaçları, Güneş ışınlarını daha büyük açıyla alırlar. Ayrıca bu yamaçlarda güneşlenme süresi daha uzun, sıcaklık ortalamaları daha yüksek olur.
Kuzey yarım kürede dağların güneye bakan, Güney yarım kürede ise dağların kuzeye bakan yamaçları güneş ışınlarını daha büyük açıyla alır. Bu nedenle sıcaklık daha yüksektir. Dolayısıyla tarım ürünleri daha erken olgunlaşır; orman, tarım ve kalıcı kar (toktagan) alt sınırı daha yüksektir.
Dönenceler arasında kalan yerlerde ise her iki yamaçta güneş ışınlarını dik aldığından bakı etkisi görülmez.
a2- Yükselti Faktörü
Yükseklere doğru çıkıldıkça hava basıncının düşmesi, su buharının azalması ve ışıma nedeniyle sıcaklıklar ortalama her 100 metrede 0,5 C° azalır. Yükseklerden deniz kıyısına doğru indikçe her 100 metrede sıcaklık 1C°artar. Bu nedenle Ekvator çevresinde insanlar yükseklere, Orta Kuşak’ta ise dağların alçak alanlarına doğru yerleşir. Deniz kıyısından itibaren yükselti arttıkça bitki ve hayvan türlerinde değişiklik görülür.
a3- Güneşlenme Süresi
Bir bölgedeki güneşin gökyüzünde görülebildiği süreye güneşlenme süresi denir. Güneşlenme süresinin uzun olması, o bölgenin güneşten alınan enerji miktarının artmasına ve sıcaklığın yükselmesine yol açar. Dünyada güneşlenme süresinin yıl boyunca en fazla olduğu yerler 30° enlemleri ve dönenceler çevresidir.
Ekvator çevresinde bulutluluk oranının yüksek olması ve sürekli yağış almasından dolayı güneşlenme süresi kısadır. Bu nedenle yıllık ve günlük sıcaklık farkı azdır. Kutup ve çevresinde yaz mevsiminde güneşlenme süresi uzundur fakat sıcaklık düşüktür. Bu durumun temel sebebi güneş ışınlarının küçük açılarla gelmesidir.
Güneşlenme süresi üzerinde bulutluluk, gündüz uzunluğu, bakı ve eğim koşulları etkilidir. Ülkemizde güneşlenme süresinin en uzun olduğu bölgeler Güney Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgesi (enlem etkisiyle) iken en kısa olduğu bölgemiz, Karadeniz bölgesidir (bulutluluk oranının yüksek olması).
a4- Kara ve Denizlerin Dağılışı
Karalar ve denizler yapısal özelliklerinden dolayı farklı sürelerde ısınır ve soğur. Karalar, Güneş’ten gelen ısıyı iyi iletmemeleri nedeniyle çabuk ısınır ancak depolanan ısı miktarının az olması sebebiyle güneş batar batmaz da hızla soğumaya başlar. Denizler gün içinde depo ettikleri ısıyı gün battıktan sonrada kullanırlar. O yüzden denizlerde geç ısınıp geç soğuma görülür.
Kuzey yarım kürede karaların oranı, Güney yarım küreye göre daha fazla olduğundan Kuzey yarım kürede yıllık sıcaklık ortalama +2º C daha yüksektir. Bu nedenle Kuzey yarım kürede sıcak ve ılıman kuşaklar daha geniş yer kaplar.
Denizden uzak karaların iç kısımlarında günlük ve mevsimlik sıcaklık farkları fazla iken deniz kıyılarında ve nemli yerlerde günlük ve mevsimlik sıcaklık farkı azdır.
a5- Okyanus Akıntıları
Dünya’ da sıcaklık dağılışını etkileyen faktörler arasında okyanus akıntıları da önemli bir yer tutar. Ekvator’dan kutuplara doğru giden akıntılara sıcak su akıntıları adı verilir. Sıcak su akıntıları, ulaştıkları yerlerde sıcaklığı artırır ve yağışlara neden olur. Bu durum iklimi ılımanlaştırır.
Kutuplar ve çevresinden Ekvator’ a doğru hareket eden soğuk su akıntıları geçtikleri yerlerde sıcaklığı düşürür. Böylece yağış miktarı azalır ve iklim sertleşir. Türkiye’nin okyanuslara kıyısı bulunmadığı için ülkemiz doğrudan okyanus akıntılarının etki alanına girmez.
Yukarıdaki harita incelendiğinde Kuzey yarım kürede sıcak okyanus akıntıları kıtaların batı kıyılarını, soğuk okyanus akıntıları ise kıtaların doğu kıyılarını etkilediği, Güney yarım kürede ise sıcak okyanus akıntıları kıtaların doğu kıyılarını, soğuk okyanus akıntıları da batı kıyılarında etkilediği görülmektedir.
a6- Nemlilik
Atmosferdeki suyun gaz hâline nem denir. Havada bulunan nem, güneşten gelen ısıyı tutar (ışıma) ve ısı kaybını azaltır. Bu durum atmosferdeki ısının dengeli bir şekilde dağılımını sağlar. Havadaki nem miktarı; sıcaklık, yükseklik, yerşekilleri ve su kaynağına yakınlığa bağlı olarak değişir. Nemlilik oranı; okyanus, deniz, göl ve akarsulara yakın yerlerde yüksektir.
Dünyada nemlilik, ekvatoral iklim (Amazon havzası, Kongo havzası ve Endonezya ), muson iklim bölgesinde (Hindistan,Mançurya bölgesi, Japonya gibi) ve ılıman okyanusal iklim alanlarında yüksektir. Ülkemizde ise Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde nemlilik oranı yüksek, İç Anadolu’ da ve Güney Doğu Anadolu’ da en düşüktür. Çöllerde ve kutup noktalarında ise havadaki su buharı miktarı azdır.
a7- Rüzgârlar
Rüzgârlar doğdukları bölgelerin sıcaklık ve nemlilik gibi genel özelliklerini estikleri bölgelere doğru taşırlar. Bu nedenle Kuzey yarım kürede kuzey yönlü rüzgârlar hava sıcaklığını düşürürken, güneyden esen rüzgârlar hava sıcaklığını yükseltirler. Güney yarım kürede ise bu durumun tam tersi yaşanır. Örneğin Türkiye’ de kuzeyden esen rüzgârlar sıcaklığı düşürürken, güneyden esen rüzgârlar sıcaklığı artırıcı ve kurutucu bir etkide bulunur.
a8- Bitki Örtüsü
Bitkilerin hücre yapılarında yüksek miktarda su bulunması sıcaklıkla birlikte terlemeyi ortaya çıkarır. Bu nedenle ormanlık alanlarda nem fazla olduğundan hava geç ısınır, geç soğur. Bu sahalarda günlük ve yıllık sıcaklık farkları daha azdır. Bu farkın az olması özellikle kış mevsiminde yabani hayvanların ormanlık sahalarda bulunmasına neden olur.
Sıcaklığın Dünya’ya Dağılışı
Yeryüzünde sıcaklığın genel olarak dağılışına etki eden faktörler vardır. Bu faktörlerin(enlem, denize yakınlık, karasallık,yükselti vb.) ortaya çıkması, sıcaklığın Dünyadaki dağılışını doğrudan etkiler. Dünya’nın bazı alanların da yüksek sıcaklık değerleri görülürken, bazı alanları daha ılık, özellikle kutuplara yakın yerleri ile dağların yüksek alanları düşük sıcaklık değerlerine sahiptir. Sıcaklığın dağılışında iki temel kavram kullanılır.
- Gerçek Sıcaklık: Herhangi bir zaman ve yükseklikte ölçülen sıcaklığa gerçek sıcaklık denir. Termometrenin ölçtüğü sıcaklıktır.
- İndirgenmiş Sıcaklık: Bir yerin yükseltisinin 0 m kabul edilerek hesaplanan sıcaklığına denir. Bir yerin sıcaklığı hesaplanırken o yerin yüksekliği 200’ e bölünür ve elde edilen değer gerçek sıcaklığa eklenerek indirgenmiş sıcaklık bulunur.
İndirgenmiş Sıcaklık = Gerçeklik Sıcaklık + / 200 metre
Türkiye’ de gerçek sıcaklıkla indirgenmiş sıcaklık arasındaki farkın;
- ✓ En az olduğu bölge Marmara bölgesi,
- ✓ En fazla olduğu bölge Doğu Anadolu bölgemizdir.
- İzoterm Haritaları: Aynı sıcaklık değerlerini gösteren noktaların birleştirilmesiyle elde edilen eğrilere izoterm (eş sıcaklık eğrileri) adı verilir. Sıcaklıkların dağılışını gösteren haritalara İzoterm haritaları adı verilir. Sıcak dağılışlarını gösteren haritaları, gerçek izoterm haritaları ve indirgenmiş izoterm haritaları olarak iki grupta inceleriz.
a- Gerçek İzoterm Haritaları
Doğrudan doğruya meteoroloji istasyonlarından gelen veriler ile oluşturulan izoterm haritalarıdır. Sıcaklığın yatay dağılışı fazla değişmez fakat yükseltiye bağlı olarak dikey dağılış çabuk değişir. Bu bölgelerde kısa mesafede sıcaklık farkı belirgin olarak hissedilir. Bu durum gerçek izoterm haritalarında karmaşık bir çizimin ortaya çıkmasına neden olur. Anlaşılması zor olduğu için çok fazla kullanılmazlar. İzoterm haritalarında renklendirme yöntemi kullanılır.
b- İndirgenmiş İzoterm Haritaları
Herhangi bir yerde yükseklik faktörü etkisi ortadan kaldırılarak sanki deniz kıyısındaymış (0 metre)gibi hesap edilmesiyle elde edilen haritalardır. Çok karmaşık olmayan nispeten daha düz uzanan çizgilerden oluştuğu için anlaşılması kolay çizimlerdir. Bu haritalarda çizgilerin kıvrılmalarına neden olan temel unsurlar:
- ✓ Karasallık,
- ✓ Okyanus akıntıları,
- ✓ Kara ve denizlerin dağılışlarıdır.
Sıcaklıklar dünya genelinde dağılışı düzenli olmadığı için izoterm haritaları kullanılmaktadır. İndirgenmiş izoterm haritalarında ise enlem etkisi belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ekvatora yakın yerler sıcak iken Ekvator’ dan uzaklaştıkça sıcaklıklar düşer. Ülkemizin sıcaklık değerleri baz alınarak çizilen izoterm haritaları incelendiğinde güneyden kuzeye doğru sıcaklıklar azalır.
Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı
- ✓ Dünya’nın en sıcak yeri 30° enlemleri çevresidir. Sebebi karasallık ve dinamik yüksek basıncın bu enlemlerde etkili olmasıdır.
- ✓ Kutup bölgelerinin Dünya’nın en soğuk yerleri olmasının sebebi enlem ve karasallıktır.
- ✓ Dünya’nın en sıcak ve en soğuk yerlerinin Kuzey yarım kürede yer alması karaların oranının fazla olmasına bağlıdır. İzoterm eğrilerinde bu nedenden dolayı Kuzey yarım kürede daha çok dalgalanmalar görülür.
- ✓ Kuzey yarım kürede izotermler karaların batı kıyılarında kuzeye, doğu kıyılarda güneye doğru saparlar. Güney yarım kürede izoterm eğrileri karaların batısında kuzeye, batı kıyılarında ise güneye doğru sapma gösterirler. Bu durumu sıcak ve soğuk okyanus akıntıları ortaya çıkarır.
- ✓ Termik Ekvator, Kuzey yarım kürede Ekvator’la dönence arasında yer alır.
Termik Ekvator, Dünya’nın en sıcak noktalarını birleştiren izoterm eğrisine denir. Termik Ekvator eğrisi Ekvator dairesinin ortalama olarak 8°C kuzeyinde bulunur. Termik Ekvator Dünya’nın en sıcak çizgisi olarak kabul edilir. Termik Ekvator güneş, ışınlarının dik gelmesi durumuna göre yıl içinde yer değiştirir. Karalar ve denizlerin ısınma farkından dolayı KYK’ de ortalama sıcaklık GYK’ ye göre 2º C daha yüksek sıcaklığa sahiptir.
Ocak Ayı Sıcaklık Dağılışı
- ✓ Ocak ayında Kuzey yarım kürede kış, Güney yarım kürede yaz mevsimi yaşanmaktadır.
- ✓ En yüksek sıcaklıklara Oğlak Dönencesi çevresindeki karaların iç kısımlarında
- (Brezilya,Güney Afrika ve Avustralya’ nın iç kesimleri) rastlanır.
- ✓ En düşük sıcaklıklara ise Kuzey yarım kürede Sibirya’ nın iç kısımlarında rastlanmasının sebebi karasallıktır.
- ✓ İzoterm eğrileri Asya ve Kuzey Amerika’nın iç kısımlarında güneye doğru, okyanus kenarlarında kuzeye doğru saparlar.
- ✓ Güney yarım kürede izotermler karalar üzerinde kuzeye, denizler üzerinde güneye doğru saparlar.
- ✓ Güney yarım kürede izoterm eğrileri daha düz uzanır.
Temmuz Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı
- ✓ Güneş ışınları Kuzey yarım küreye dik geldiği için KYK’ de yaz , GYK’ de kış mevsimi yaşanır.
- ✓ Dünyanın en sıcak yerleri KYK’ de Yengeç Dönencesi ve çevresidir
- (Kuzey Afrika, Arabistan , İç Asya ve Kuzey Amerika’nın iç kısımları).
- ✓ Dünyanın en soğuk yerleri Güney kutup dairesi ve çevresidir (Antartika).
- ✓ İzotermler KYK’ de kuzeye , GYK’ de güneye doğru saparlar.
- ✓ GYK’ de denizler geniş yer kapladığından sıcaklık ortalamaları aşırı düşmez. İzoterm eğrileri de daha düzenli uzanış gösterir.
2- Basınç ve Rüzgârlar
Atmosfer’ in kelime anlamı hava küre’ dir. İçinde pek çok gazın bulunduğu karışımdır. Her maddenin olduğu gibi gazların da bir ağırlığı vardır. Yer çekiminin de etkisiyle yoğun olan gazlar yere yakın bulunur ve birim alana uyguladığı basınç artar. Buna hava basıncı denir. Basıncı ölçen alete barometre denir. Basıncı sürekli ölçüp kaydeden araca ise ‘‘baragraf’’denir.
İzobar haritaları basınç eğrilerinin birleşmesi ile oluşur.
Atmosfer içindeki gazların canlılar üzerindeki ağırlığı yaklaşık 15.000 ton civarındadır. Oldukça yoğun olan bu gaz karışımının ortaya çıkardığı basıncın hissedilmemesinin nedeni canlılardaki iç basınç yani kalp basıncıdır.
Gazların yoğunluğu yerden yükseldikçe azalır. Yükseklere çıktıkça basıncın düşmesi kulak ve burun tıkanmasına neden olur.
a- Basıncın Çeşitleri
a1- Normal Atmosfer Basıncı
45° enlemlerinde,deniz seviyesinde (0 m) ve 15º sıcaklıkta 1cm² lik yüzeye atmosfer’deki gazların yaptığı ağırlığa normal atmosfer basıncı denir. Normal atmosfer basıncını ilk olarak ölçen bilim adamı Toriçelli’ dir. Toriçelli’ nin ölçümleri sonucunda normal atmosfer basıncı 760 mm veya 1013 mbr olarak bulunmuştur. Normal atmosfer basıncının üzerindeki basınç alanlarına yüksek basınç (antisiklon) altına ise alçak basınç(siklon)alanı denir.
Toriçelli normal atmosfer basıncını ölçerken 45° enlemini seçmesinin nedeni yer çekiminin etkisi, atmosfer kalınlığı ve sıcaklık değerlerinin normal olduğu bir gün ve yerde yapmasıdır.
a2- Yüksek Basınç(Antisiklon Alan)
1013 mbr’dan daha yüksek basınç sahalarına yüksek basınç denir. Yüksek basınç sahalarında görülen genel hava özellikleri şunlardır:
Havanın dikey yöndeki hareketi atmosferin üst katından zemine doğru gerçekleşir. Alçalıcı hava hareketi vardır. Merkezden çevreye doğru yayılır.
- Havanın genel durumu açık ve bulutsuzdur. Bağıl nem açığı fazla olduğu için yağış beklenmez.
- Dünya üzerinde iki tane sürekli hâle gelen termik yüksek basınç iki tane de dinamik yüksek basınç alanı vardır. Termik nedenli yüksek basınçlar kutuplarda oluşur. Dünya’nın şeklinden dolayı güneş ışınları kutuplara eğik açıyla düşmesiyle, kutuplar ve çevresi termik nedenli yüksek basınç alanı ortaya çıkar. Işınların eğik açıyla gelmesi kutup ve çevresinde ortalama sıcaklıklar değerlerini oldukça düşürür. Havada nem açığı büyük olduğu için yağışlar da azdır. Meydana gelen muhtemel yağışlar ise kar şeklinde düşer.
- Dinamik nedenli yüksek basınçlar, Dünya’ nın eksen hareketi ve atmosfer tabakasındaki daralma sonucu bu basınç kuşakları oluşur. Bu basınç kuşakları 30° enleminde görülür. 30°enlemleri aynı zamanda Dünya’nın en sıcak yerleri olan çölleri ortaya çıkarmıştır. Çöllerde havada nem oranı az olduğundan yağış olasılığı da azalır. Rastlantısal olarak meydana gelen yağışlar da yağmur şeklinde düşer. Kuraklığın etkisi şiddetlidir. Ayrıca rüzgâr erozyonunun en etkili olduğu sahalar çöllerdir.
- Yüksek basınç alanlarındaki hava kütlesi Dünya’nın eksen hareketi nedeniyle sapmaya uğrar. Sapmanın yönü kuzey yarım kürede sağa, güney yarım kürede sola doğru olur.
a3- Alçak Basınç (Siklon Alanı)
1013mbr’dan daha az basınç sahalarına alçak basınç denir. Alçak basınç sahalarında görülen genel özellikleri şunlardır:
- Havanın dikey yöndeki hareketi zeminden atmosferin üst katmanlarına doğrudur. Yani hava kütlesi yükselici bir özellik gösterir. Yatay yöndeki havanın hareketi ise çevreden merkeze doğrudur.
- Havanın genel durumu kapalı ve bulutludur. Havadaki nem açığı az olduğu için yağış görülür.
- Dünya üzerinde bir tane sürekli termik alçak basınç iki tane de dinamik alçak basınç alanı vardır. Termik nedenli alçak basınç, Ekvator çizgisi üzerinde oluşur. Dünya’nın şeklinden dolayı güneş ışınlarının dik açılarla düşmesi bu basınç kuşağını meydana getirir. Bu alanda ortalama sıcaklıklar yıl boyunca 20-25º C den fazladır. Yıllık sıcaklık ve yağışların düzenli olması doğal bitki örtüsü olarak ormanların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
- Dinamik nedenli alçak basınçlar Dünya’nın eksen hareketi ve atmosfer tabakasındaki daralma ile meydana gelmiştir. 60° enlemlerinde görülen bu basınç kuşağı aynı zamanda ılıman kuşağın en yağışlı alanlarıdır. Havadaki nem oranın fazla olması ve hava kütlesinin yerden yükseldikçe soğuması bu enlemlerde yağışların sık görülmesine neden olur.
- Alçak basınç alanlarındaki hava kütlesi Dünya’nın eksen hareketi nedeniyle sapmaya uğrar. Sapmanın yönü Kuzey yarım kürede sağa, Güney yarım kürede sola doğru olur.
b- Basıncı Etkileyen Faktörler
b1- Sıcaklık
Hava akımları atmosfer içinde, Dünya’nın eksen hareketine bağlı olarak gezici durumdadır. Gezici olan bu sıcak ve soğuk hava akımları atmosfer içindeki gazların özgül ağırlıklarını etkileyerek basıncın artmasına ya da azalmasına neden olur.
Hava ısındığında gazlar arasındaki boşluk sayısı artar hava seyrelir yani hafifler. Böylece atmosferin içindeki gazların birim alana uyguladıkları basınç azalır. Hava sıcaklığının düşmesi durumunda ise gazlar arasındaki boşluklar kapanır ve hava sıkışıp büzüşür bu sayede birim yüzeye uyguladıkları basınç artar.
b2- Yer çekimi
Yerden yukarı doğru çıktıkça atmosfer içinde özgül ağırlığı fazla olan gazların oranı azalır. Yani zemine yakın yerlerde yer çekiminin etkisi ile basınç fazla iken yükseklerde hava basıncı azdır. Dağcıların tırmanırken sırtlarında oksijen tüpü taşımalarının nedeni yükseldikçe atmosfer içindeki oksijen miktarının az olmasıdır. Yine atmosferdeki yer çekimi Ekvator’dan uzaklaştıkça artar. Bu nedenle Ekvator çevresinde atmosfer basıncı az olurken kutuplara doğru basınç artar.
b3- Yoğunluk
Bir alanda hava kütlesinin yoğunluğu arttıkça basınç miktarı da artar. Havanın yoğunluğu azaldıkça basınçda azalır. Basınç ile yoğunluk arasında doğru orantı vardır.
b4- İzobar (Eş Basınç) Haritaları ve Özellikleri
Hava içindeki basıncın yatay yüzeydeki dağılımını gösteren eğrilerdir. Bu eğrilerden oluşan haritalara ise eş basınç(izobar) eğrileri denir. İzobarlar arasındaki basınç farkına basınç gradyanı ya da barometrik eğim denir. Gradyanın yüksek olduğu yerde eğriler arasındaki mesafe sıktır. Az olduğu yerde ise eğriler arasındaki mesafe de az demektir. Buradan çıkarılacak en önemli sonuç ise rüzgâr hızlarıdır. Gradyan farkının büyük olduğu yerlerde rüzgârlar kuvvetli eserken, az olduğu yerlerde rüzgâr gücüde az olur.
Ocak ayı dünya basınç haritasına göre:
- Güney yarım küredeki alçak basınç alanı yaz mevsiminin etkisiyle genişler.
- Ekvatoral bölgedeki termik alçak basınç güneye doğru kaymıştır.
- Kuzey yarım kürede karalar güney yarım kürede ise okyanuslar yüksek basınç alanıdır.
- Kuzey yarım kürede karalarda aşırı soğumaya bağlı olarak termik yüksek basınç alanları oluşmuştur.
Temmuz ayı dünya basınç haritasına göre:
- Kuzey yarım küredeki karaların ısınmasına bağlı olarak termik alçak basınç alanları oluşmuştur.
- Güney yarım küredeki kış mevsimi nedeniyle oluşan yüksek basınç merkezleri kesintisiz olarak uzanmıştır.
- Güney yarım kürede kış kuzey yarım kürede ise yaz mevsimi yaşanması nedeniyle Ekvator çevresindeki alçak basınç alanı güneyde daralmış kuzeyde ise genişlemiştir.
b- Rüzgâr ve Oluşumları
Yüksek basınç alanlarından (antisiklon) alçak basınç (siklon) alanlarına doğru olan hava akımına rüzgâr denir. Bir başka deyişle soğuk ortamdan sıcak ortama doğru esen hava akımınadır. Rüzgârlarda yatay yönlü bir hava akımı söz konusudur. Rüzgârlar ait genel özellikleri şu başlıklar altında toplayabiliriz.
b1- Rüzgârın yönü
Rüzgârların esiş doğrultusuna rüzgâr yönü denir. Rüzgârların yönü genellikle ana ve ara yönler ile ifade edilir. Rüzgârların yönüne etki eden faktörler şunlardır:
- Yer şekilleri ve bitki örtüsü: Yer şekillerinin sade olduğu düz alanlar ile bitki örtüsünün seyrek olduğu yerlerde rüzgârın yönünde sapmalar daha az olur. Dağların tepelerin ve gür ormanlık alanlarda esen rüzgârlar engebeye takılacağı için yönlerinde sapmalar görülür. Yine şehirleşmenin artması ile yüksek yapıların çoğalması rüzgâr yönünü değiştiren bir başka faktördür.
- Dünyanın kendi çevresinde dönmesinden dolayı ortaya çıkan savurma (corriyalis) gücü: Dünyamız’ ın eksen hareketi sonucunda özelikle sürekli esen rüzgârların yönü Kuzey yarım kürede sağa, Güney yarım kürede sola doğru sapar.
- Basınç merkezlerinin birbirlerine göre olan konumları:İki basınç merkezinin birbirine göre olan konuları rüzgârın hangi yönde eseceğini belirler. Örneğin; Biri kuzeyde yer alan yüksek basınç merkezi olsun diğeri güneybatıda bulunan alçak basınç alanı olsun. Hava akımı kuzeyden güneybatıya doğru eser.
Hâkim rüzgâr yönü
Bir yörede belirli bir zaman diliminde rüzgârın en çok estiği yöne hâkim rüzgâr yönü denir. Bu süreç içinde esme sıklığına ise rüzgâr frekansı ya da rüzgâr esme sıklığı denir. Rüzgâr gülü hâkim rüzgâr yönünü de gösterdiği için yer şekillerinin uzanış doğrultusu hakkında bize bilgi verir.
Rüzgâr gülü yorumlama
Yanda verilen rüzgâr gülünde hâkim rüzgar yönü KD’ dan GB’ ya doğrudur. Yine aynı doğrultuda uzanan bir vadi ya da boğaz yer şeklini görmekteyiz.
Coğrafi anlamda rüzgârların geldiği yön genel iklim koşullarında değişikliklere neden olur. Örneğin, bazı yıllarda Afrika üzerinden gelen samyeli Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgesinde kuraklığa yol açar. Ekili dikili arazilerdeki tarım ürünlerini zarara uğratır.
b2- Rüzgârın hızı ve şiddeti
Rüzgârların hızı km/saat ya da m/sn cinsinden ifade edilmektedir.Rüzgârın hızını ölçen alete anemometre denir. Rüzgârların hızına etki eden faktörler şunlardır:
Basınç merkezleri arasındaki basınç farkı ve basınç merkezleri arasındaki uzaklık İzobar haritalarında gösterilen eş basınç eğrilerinin birbirlerine en çok yaklaştığı yerlerde rüzgâr hızlı eser. İzobar haritalarında gösterilen eğrileri tıpkı izohips eğrileri gibi eşit aralıklarla çizilir. Bu eş aralık değerine basınç gradyanı denir. Eğriler arasındaki gradyan farkı artıkça rüzgâr hızı da artar.
Yer şekilleri
Yeryüzüne yakın esen rüzgârlar dağlara bitki örtüsüne ya da şehirlerdeki yapılara çarparak eseceği için hızı da azalır. Bu durumu bir başka deyişle rüzgârın sürtünme hızını azaltan faktörler olarak da görebiliriz. Deniz yüzeyleri engebesiz olduğu için rüzgâr hızı artmaktadır.
Nemlilik ve Yağış
İklimi oluşturan temel elemanlardan biri de nemlilik ve yağıştır. Yaşam için gerekli en temel kaynakların başında su gelmektedir. Tarım, hayvancılık, sanayi, ulaşım gibi ekonomik faaliyetlerin yürütülmesi için de suya ihtiyaç vardır.
Doğal ortamda su üç şekilde bulunur.
- ✓ Buzullar (kutuplar ve yüksek dağlar),
- ✓ Su buharı(atmosferde),
- ✓ Sıvı hâlde (okyanus,deniz,göl, akarsu vb.) .
Dünyada bulunan su sürekli olarak güneşten gelen enerjinin etkisiyle yer ve şekil değiştirmektedir.Bu sürece ise su döngüsü adı verilmektedir. Bu döngü herhangi bir nedenle kesintiye uğrarsa canlı yaşamı sona erer. Havada her zaman bir miktar su buharı bulunur. Bu su buharına nem adı verilir. Nemlilikle ilgili üç temel kavram vardır:
Nem çeşitleri
Mutlak Nem
Herhangi bir zaman ve sıcaklıkta 1 m³ havanın içerisinde o an bulunan su buharının gram olarak değerine mutlak nem denir. Nemlilik ölçülebilir iklim elemanıdır. Higrometre ile ölçülür ve m³/ gr cinsinden ifade edilir. Havada her zaman bir miktar nem bulunur.
Havanın taşıdığı nem miktarını etkileyen temel iki faktör vardır:
Bunlar sıcaklık ve nemdir. Sıcaklığın yüksek, suyun bol olduğu yerlerde mutlak nem fazladır.
Bu nedenle;
- ✓ Ekvator kuşağı, deniz kenarları, göl kıyıları ve yükseltinin az olduğu yerlerde mutlak nem fazladır.
- ✓ Kutup kuşağı, karaların iç kısımları, çöller ve dağların yüksek kısımlarında mutlak nem oranı düşüktür.
- ✓ Ülkemizde mutlak nem Karadeniz bölgesi ve Akdeniz bölgesinde yüksektir. Karasallığın görüldüğü İç Anadolu bölgesinde ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise azdır.
Maksimum Nem
Belirli bir sıcaklığa sahip havanın taşıyabileceği en fazla nem miktarına maksimum nem denir. Sıcaklıkla maksimum nem miktarı doğru orantılıdır. Sıcaklık arttıkça havanın nem taşıma kapasitesi de artar. Sıcaklık düştükçe havanın nem taşıma kabiliyeti azalacağı için nem miktarı da düşer. Bu nedenle;
- ✓ Maksimum nem çöllerde ve Ekvatoral bölgede en fazla, kutuplarda ve dağların yüksek yerlerinde azdır.
- ✓ Türkiye’de maksimum nemin en fazla Güneydoğu Anadolu bölgesindedir.
- ✓ Maksimum nemin en düşük olduğu bölge ise Doğu Anadolu’ dur.
Bağıl Nem (Nispi Nem)
Mutlak nemin, maksimum neme oranına bağıl nem denir. Yağışın meydana gelmesi için havadaki bağıl nemliliğin % 100 aşması gerekir.
Nemliliğin % 100’ ü aşması için mutlak nemliliğin yükselmesi veya maksimum nemin düşmesi gerekir. Bağıl nem % 100 aştığında havada bulunan su buharı yoğunlaşarak su zerreciklerine dönüşür.
Maksimum nemin düşmesi içinde havanın soğuması gerekir. Bağıl nem sıcaklık ile ters orantılıdır. Sıcaklık arttıkça bağıl nem oranı düşer. Sıcaklık düştükçe bağıl nem oranı artış gösterir ve yağış oluşur.
Bağıl (nispi) nem hesap edilirken aşağıdaki formül kullanılır:
Bağıl Nem = Mutlak Nem / Maksimum Nem x 100
Yoğunlaşma ve Yoğunlaşma Türleri
Havadaki su buharının gaz hâlinden sıvı hâle dönüşmesi sürecine yoğunlaşma denir. Su buharının yoğunlaşabilmesi için bağıl nem oranının % 100 aşması gerekir. Bu durumun yaşanması için havanın mutlaka soğuması gerekir. Başlıca yoğunlaşma çeşitleri şunlardır:
Bulutlar
Yeryüzünde buharlaşan su havanın ısınmasına bağlı olarak yükselir, yükseldikçe soğumaya başlar. Havanın soğuması ile birlikte yoğuşma başlar. Bu yoğuşma türüne bulut adı verilir. Bulut su buharının aerosol denilen toz parçacıklarına yapışmasıyla oluşan havada asılı kalmayı başaran su zerrecikleri bulutları oluşturur.Bulutlar oluştukları yere ve özelliklerine göre üç başlık altında incelenir:
Alçak Bulutlar (Stratüs)
Yeryüzünden 3000 metre yüksekliğe kadar oluşan ufuktaki dağ ve tepelere âdeta temas ediyormuş gibi geçen koyu renkli ve yağış oluşturan bulutlardır. Yükselme ve yoğunlaşma hızı arttıkça yağışların şiddetlerinde de artış görülür. Yükselme hızı yavaşladıkça yağışların şiddeti düşer ve çisenti şeklinde gerçekleşir.
Orta Bulutlar ( Kümülüs )
Isınarak yükselen nemli hava kütlesinin 3000m – 6000 m yükseklik aralığında soğuması ve yoğuşması ile oluşan gri renkli bulutlardır. Bu bulutların alt kısımlarında yoğunlaşma düzeyleri bir çizgi hâlindedir. Nedeni yoğunlaşmanın daha yükseklerde gerçekleşmesidir. Genellikle bol yağış bırakırlar.
Yüksek Bulutlar (Sirüs )
Özellikle yaz mevsiminde ısınarak yükselen nemli hava kütlelerinin 6000 metreden daha yükseklerde soğuması ile oluşan bulutlardır. Pamuk yığınları şeklinde görülür. Bu bulutlardan yağış beklenmez.
Sisler
Yükselemeyen ılık ve nemli hava kütlelerinin soğuk olan yeryüzüne temas etmesi ve içindeki su buharının yüzeye yakın yerlerde yoğunlaşması ile oluşurlar. Sisler özellikle kış mevsiminde havanın çok soğuduğu sabah saatlerinde meydana gelir.
Havanın ısınması ile birlikte ortadan kalkarlar. Sisler görüş mesafesini düşürdükleri için kara, hava ve deniz ulaşımını engelleyici özellikleri vardır. Sislerin oluşabilmesi için ılık ve nemli hava kütlesinin ılık bir bölgeden daha soğuk bir bölgeye gitmesi gerekir. Sisler oluştukları yerlere göre deniz sisleri, kara sisleri, dağ sisleri ve göl sisleri gibi farklı isimler alır.
Yağış Çeşitleri
Havada bulunan su buharı, sıcaklığın düşmesi ile havadaki bağıl nem oranı yükselir. Bağıl nemin % 100 ulaşması durumunda bulut veya siste bulunan su zerreciklerinin ağırlığı artar ve yer çekiminin de etkisiyle yağış olarak yeryüzüne düşer. Bu hava olayına yağış adı verilir. Yağışları ölçen araca pluviometre denir. Metre kareye düşen yağış miktarını milimetre cinsinden ifade eder.
1 milimetrelik yağış = 1 m² ye düşen = 1 kilogramlık yağış demektir.
İklimin temel elamanlarından olan yağışlar oluştukları yer ve sıcaklık değerlerine göre farklılıklar göstermektedir. Her bölgenin yağış cinsi, mevsimsel dağılışı ve oluşum şekli farklıdır. Yağış türleri şu şekilde adlandırılırlar:
Yağmur
Havadaki su buharının 0 C° üstünde yoğunlaşması ile oluşan su damlacıklarının sıvı halde yeryüzüne düşmesine denir. Sıcak kuşakta yıl boyunca,ılıman kuşakta ilkbaharda, sonbaharda ve yaz mevsiminde düşer. Soğuk kuşakta ise yağışlar genellikle kar şeklinde düşer.
Kar
Havadaki su buharının 0° Cnin altındaki bir sıcaklıkta yoğunlaşması ve buz kristalleri halinde yeryüzüne düşmesiyle oluşan yağış çeşididir. Kutuplar çevresinde yıl boyunca oluşur. Orta Kuşakta ise kışın görülür. Orta Kuşakta bitkileri soğuktan korur, yer altı sularının beslenme kaynağı arasındadır ancak ulaşımı olumsuz etkiler. Ülkemizde en fazla Doğu Anadolu bölgesinde ve dağların yüksek yerlerinde görülür.
Dolu
Özellikle ilkbahar ve yaz mevsiminin başında hızla ısınan havanın yükselmesi ve içerisindeki su buharının donmasıyla oluşan en tehlikeli yağış biçimidir.Havanın yükselmesi ne kadar hızlı olursa donma da o kadar hızlı olacağı için dolu tanelerinin ebatları da değişir. Ağaçların ve diğer bitkilerin dal, yaprak ve meyvelerinin kırıp dökülmelerine, araçlara zarar vererek maddi kayıplara neden olur.
Kırağı
Özellikle sonbahar ve kış mevsiminde gökyüzünün açık ve bulutsuz olduğu gecelerde aşırı soğuma (ışıma) nedeniyle havadaki nemin buz kristalleri hâline dönmesine denir. Araçların camlarına, bitki yaprakları veya dallarına yapışır.
Kırç
Kış mevsiminde yere yakın olan hava kütlelerinin içindeki su buharının gece, soğuk hâlde bulunan ağaç dallarına, bahçe çitleri ve elektrik tellerine temas etmesi ve yoğunlaşmasıyla oluşan buz kristalleridir.
Çiy(çiğ)
İlkbahar ve yaz mevsiminde sabaha karşı hava sıcaklığının düşmesi, havanın içinde bulunan nemi doyma noktasına taşımasıyla havadaki su buharının damlacıklar hâline dönerek bitkilerin yapraklarına düşmesi sonucu oluşan yağış biçimidir. Çiy, sabah erken vakitlerde park ve bahçelerde araçların üstünde belirgin olarak görülür.
Have Cephesi
Nem miktarı, hava sıcaklığı ve yoğunluk bakımından farklı olan hava gruplarına hava kütlesi adı verilir. Sıcak ve soğuk hava kütleleri olarak iki şekilde görülür. Yapı olarak birbirlerinden farklı olan bu hava kütlelerinin karşılaşma alanlarına hava cephesi (polar cephe) adı verilir. Hava cepheleri bulut, sis ve yağış gibi olayların en yoğun görüldüğü yerlerdir.
Oluşumlarına Göre Yağış Tipleri
Yağışların oluşumu ve dağılışı üzerinde etkili olan başlıca faktörler şunlardır:
Sıcaklık, nemlilik, yükseklik, yüzey şekilleri, denize uzaklık ve yakınlık gibi. Yağışlar Dünya’nın birçok bölgesinde farklı şekillerde oluşur. Oluşumuna göre yağışlar başlıca üç gruba ayrılırlar:
Yamaç Yağışları (Orografik)
Dağların denize paralel bir şekilde uzandığı yerlerde denizlerden gelen nemli hava kütleleri yamaç boyunca yükselerek soğur. Bu yükselme ile beraber havanın maksimum nemi düşer ve bağıl nemi, % 100 ‘ü aşar daha sonra ise yağış başlar. Bu tip yağışlar Dünya’ da en fazla Çin, Hindistan, Bangladeş gibi Güney Asya ülkeleri (Himalaya Dağları), Avrupa’nın güneyindeki Alp Dağları ve Kuzey Amerika ve Güney Amerika kıtalarının batı kıyılarında ( And ve Kayalık Dağları) görülür. Ülkemizde ise yamaç yağışlarına en fazla Karadeniz bölgesinin doğu ve batı bölümlerinde görülür.
Yükselim Yağışları (Konveksiyonel )
Isınan havanın hafifleyerek yükselmesi ve soğuması ile bağıl nem oranının artması sonucu oluşan yağışlardır. Saat 11.00 civarında kavurucu bir sıcaklık, saat 14.00 civarı gökyüzünde siyah bulutlar ve akşamüzeri gök gürültülü şiddetli sağanaklar ve dolu yağışları şeklinde gerçekleşir.
Bu tip yağışlara:
- ✓ Ekvator çevresinde yıl boyunca,
- ✓ Orta Kuşak karalarının iç kısımlarında ilkbahar ve yaz aylarında (Orta Asya ve ABD’nin iç kesimlerinde )
- ✓ Ülkemizde ise özellikle İç Anadolu bölgesinde ilkbahar aylarında ve yaz mevsimi başlarında görülür. Bu yağışlara ülkemizde kırk ikindi yağışları da denir.
Cephe Yağışları ( Frontal )
Sıcaklık, nem ve diğer özellikleri bakımından birbirinden farklı karakterli hava kütlelerinin karşılaştığı Orta Kuşak iklim sahasında oluşur. Oluşumlarındaki temel neden kutup ve batı rüzgârlarının karşılaşmasıdır. Sıcak olan hava kütlesi hafif olduğu için yükselici bir özellik gösterir. Soğuk hava kütlesi ise ağır ve alçalıcı karakterli olduğundan sıcak hava soğuk havanın üzerine çıkar. Sıcak hava soğuyarak bağıl nemi artar ve yağış başlar.
Bu tip yağışlar:
- ✓ Özellikle kış mevsiminde, belirgin olarak görülürler.
- ✓ Akdeniz İklim sahasında bu yağışlar kış ve bahar aylarında,
- ✓ Ilıman okyanusal iklim bölgelerinde ise tüm yıl boyunca görülür. (Batı Avrupa)
- ✓ Ülkemizde kış yağışlarımızın büyük kısmı cephe yağışları şeklinde gerçekleşir.
Kutuplara sıcak hava, Ekvatora ise soğuk hava kütleleri giremediği için cephesel yağışlar oluşmaz. Sıcak olan zeminden yükselen hava kısa sürede doyma noktasına ulaşır ve dikey yönde konveksiyonel yağışlar görülür. Bu durum Ekvator çizgisi ve çevresinde yıl boyunca süreklilik gösterir
Yağışların Dünya’ ya Dağılışı
Yağışlar, kara ve denizlerin dağılışı, yeryüzü şekilleri, dağların uzanış yönleri, yükselti, bitki örtüsü, nemlilik, rüzgârlar ve denize yakınlık uzaklık gibi nedenlerle Dünya’ya eşit dağılmamıştır. Dünya’nın bazı alanları bol yağış alırken, bazı alanlarında yağış miktarları oldukça azdır.
Yağışlar, deniz kıyılarında, yüksek dağlık alanlarda, batı rüzgârlarının esme alanlarında, Ekvator çevresinde fazladır.
Karaların İç kısımlarında, 30° enlemler çevresindeki çöllerde, kutuplar çevresinde, kutup rüzgârlarının esme alanlarında yağışlar azdır.
Türkiye orta kuşakta yer aldığından ortalama 600 mm civarında yağış almaktadır
İklim elemanları başlıklı yazımda iklim elemanları ile sınırlı kalmadık. Çok fazla detay bilgi vermeye çalıştık. Eğer iklim elemanları başlıklı yazıyı beğendiysen paylaşmayı ve yorum yapmayı unutma.