Osmanlı Devlet İdaresini Oluşturan Unsurlar Seyfiye, İlmiye, Kalemiye
Osmanlı devlet idaresini oluşturan unsurlar; seyfiye (askeri bürokrasi), ilmiye (din, eğitim ve hukuk bürokrasisi) ve kalemiye (sivil bürokrasi) şeklinde birbirini tamamlayan üç bölümden oluşur. Bu üç sınıf üyelerinin Müslüman olma zorunluluğu vardı. Bu sınıfların birlikteliği sayesinde Osmanlı Devleti güçlü bir merkezi otoriteye sahip oldu. Bunun sonucunda da üç kıtaya hükmeden büyük bir imparatorluk konumuna erişti. Bu sınıfların görevleri şunlardı:
Seyfiye Sınıfı Üyeleri | İlmiye Sınıfı Üyeleri | Kalemiye Sınıfı Üyeleri |
---|---|---|
Sadrazam | Ulema (alimler) | Nişancı |
Vezirler | Şeyhülislam | Defterdar |
Beylerbeyi | Kazasker | Reisülküttap |
Sancak beyi | Kadı | Divan katipleri |
Subaşı | Taht kadısı | |
Kaptan-ı Derya | Müderrisler | |
Yeniçeri ağası |
Seyfiye Sınıfı Nedir?
Seyfiye (Askeri Bürokrasi): Kılıç sahibi anlamına gelen askeri sınıfı temsil ederlerdi. Osmanlı Devleti fetih ve gaza temeli üzerine oturtulduğu için uzun süre seyfiye, yönetici sınıfın en etkili kanadını oluşturdu. Seyfiye sınıfı üyelerinin yönetim ve askerlikle ilgili yetki ve sorumlulukları vardı. Seyfiyenin Divan-ı Hümayundaki temsilcileri vezir-i azam, vezirler, kaptanıderya ve yeniçeri ağası idi.
İlginizi Çekebilir : Anadolu’nun İslamlaşması
İlginizi Çekebilir : Kapıkulu Askerleri
Seyfiye sınıfının taşradaki temsilcileri ise; eyaletleri yöneten beylerbeyleri ile sancakları yöneten sancak beyleri idi. Bu görevliler bulundukları yerlerde buyrukları altındaki diğer görevlilerle birlikte merkezden gelen emirleri uygularlardı. Yönetim dışında askerlik görevi de bulunan seyfiye ülkenin iç ve dış güvenliğinin sağlanmasından sorumluydu.
Kalemiye Sınıfı Nedir?
Kalemiye (Sivil Bürokrasi): Osmanlı Devleti’nde bürokrasi sınıfını oluşturan bu grup genelde idari ve mali işlere bakarlardı. Kalemiyenin Divandaki temsilcileri Anadolu ve Rumeli defterdarları ile nişancı idi. Devletin iç ve dış yazışmaları, hazine arazileri ile ilgili kayıtların tutulması da kalemiye sınıfının göreviydi. Ayrıca başta reisülküttap olmak üzere Divan toplantılarının bürokratik işlemlerini yürüten katipler ile ülke genelindeki her türlü yazışma içlerini yerine getiren memurlar da kalemiye sınıfına dahildi.
İlmiye sınıfı Nedir?
İlmiye (Din, eğitim ve Hukuk Bürokrasisi): İlimle uğraşan sınıf anlamına gelir. İlmiye sınıfı mensupları medreselerde iyi bir eğitim gördükten sonra divanda ve diğer idari birimlerde görevlendirilirlerdi. Divandaki temsilcileri kazasker; taşradaki temsilcileri ise kadılardı. İlmiye sınıfından olan şeyhülislam ise gerekli durumlarda divana katılırdı. Bunun dışında ilimle uğraşan müderrisler de bu gruba dahildi. İlmiye sınıfı mensupları Müslüman olmak zorundaydı.
İlmiye sınıfı bilim, eğitim ve öğretim içlerini üstlenmekle birlikte dinin Osmanlı Devleti’ndeki yeri dikkate alındığında aslında yönetici sınıfın en önemli unsurları olarak kabul gördü. Öyle ki Fatih Dönemi’ne kadar vezir-i azamların önemli kısmı ulema kökenli idi. Bu yüzden Osmanlı Devleti’nin kurumlaşmasında ulema sınıfının rolü büyüktür. diğer yandan çeri devlet esasına göre kurulmuş olan Osmanlı Devleti’nde gerek devlet idaresinde gerekse toplum düzeninde ilmiye sınıfı son derece büyük öneme sahiptir.
İlmiye sınıfı; devlet idaresi, adalet, ilim ve tedris (eğitim-öğretim) gibi çeşitli vazifelerden sorumluydu. İlmiye sınıfının Divan-ı Hümayundaki temsilcilerinden olan Kazaskerler Divana gelen davaları dinler ve karara bağlarlardı. Şehir ve kasabalarda ise yargı ve adaletle ilgili görevleri kazaskerler adına kadılar yerine getirirdi. Kadıların atanması, denetlenmesi ve terfileri bağlı bulundukları kazasker tarafından yapılırdı.
İlmiye sınıfı, yargının yanı sıra ülkedeki tedris (eğitim) hizmetlerinin yerine getirilmesinden de sorumluydu. Osmanlı sınırları içerisinde açılacak medreselerin ve medreselerdeki müfredatın belirlenmesi; kadı ve müderrislerin tayin edilmesi de kazaskerlerin sorumluluğunda idi. İlmiye sınıfının yetki ve görev alanına giren konulardan biri de divanda alınan kararların İslam dinine uygun olup olmadığı yönünde fetva vermek idi. Bu yetki Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfının başı olarak kabul edilen şeyhülislam tarafından kullanılırdı. Osmanlı padişahları da kararlarını uygulamadan önce şeyhülislamdan fetva isterlerdi. Ayrıca şeyhülislam çeşitli konularla ilgili olarak halktan gelen soruları İslamiyet’e uygunluğunu değerlendirerek cevaplandırırdı.
- Şeri hukuk: İslam hukukudur. Özü Kur’an-ı Kerim, hadis, icma ve kıyasa dayanmaktadır. Osmanlı’da çeri hukuk sadece Müslüman halka uygulanırdı.
- Örfi hukuk: Türk gelenek ve göreneklerine uygun olarak hazırlanmış kurallar bütünüdür. Osmanlı padişahlarının buyrukları da örfi hukuk kapsamına girmektedir.
- Vakıf: Bir hizmetin (sağlık, eğitim, vs.) gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmi bir yolla ayrılarak bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ya da para.
Osmanlı taşra teşkilatı içinde yer alan başlıca yönetim birimleri kaza, sancak ve eyalet idi. Kazaların başında ise ilmiye sınıfına mensup kadılar bulunurdu. Kadıların idari, ilmi ve adli konularda oldukça geniş yetkileri vardı. Osmanlı Devleti, kadıların içlerine pek müdahale etmezdi. Böylece kadıların vereceği karalarda hür iradelerini kullanmalarına yardımcı olurdu. Kadılar, bulunduğu kazada devletin çeri ve örfi kanunlarını uygular, merkezden gelen emirleri yerine getirirdi. Bir yargıç olarak insanlar arasındaki anlaşmazlıkları mahkemelerde çözüme kavuştururdu. Ayrıca kazadaki devlet görevlilerinin bütün uygulamalarını yargı denetiminden geçirirdi.
Kadıların adli içler dışında evlenme, boşanma, vakıf kurma, kiralama, vekalet verme, alım satım gibi işlemlerin karara bağlanması gibi görev ve sorumlulukları da vardı. Kadıların verdiği kararlar çeriye defterlerine kaydedilirdi. Kadılar, çözemediği davaları, halkın istek ve şikayetlerini ise merkeze yani divana iletirlerdi. Kadılar, bulunduğu kazada belediye hizmetlerini de yerine getirirlerdi. Ayrıca ticaret içlerini denetler, günlük hayatın sorunsuz şekilde yürümesini gözetirdi. Kazada merkezi otoritenin devamı ve asayişin sağlanmasından sorumlu subaşı ve asesbaşı gibi zabıta kuvvetlerinin başındaki görevliler de kadıya bağlıydı. Kadılar, sorumlu bulundukları bölgelerdeki vergilerin sorunsuzca toplanmasında da yetki sahibiydi. Kazalara bağlı nahiyelerde ise bütün bu görevler kadının atadığı naip tarafından yerine getirilirdi.
[wp-faq-schema title=”Osmanlı Devlet İdaresini Oluşturan Unsurlar Soru Cevap” accordion=1]