Şapka Kanunu Gerçekleri ve Yaşanan Değişimler
Bu içerikte şapka kanunu maddeleri ve uygulanma nedenleri gerçekleri ile yer almaktadır. Böyle saçma bir kanunun neden ve ne şartlarda yapıldığını bilmeyen kalmaması dileği ile.
Şapka Kanunu Maddeleri
Kanun No. 671: Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun, 28 Teşrinisani (Kasım) 1341(1925):
- Madde l – Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve mahalliye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin, Türk milletinin giymiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedirler. Türkiye halkının da umumî serpuşu şapka olup buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet men eder.
- Madde 2 – İşbu kanun neşir tarihinden itibaren muteberdir.
- Madde 3 – İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve icra Vekilleri Heyeti tarafından icra olunur.
Şapka Kanunu Ve İdamlar
Şapka Kanunu’nun çıkmasıyla birlikte Erzurum, Rize, Sivas, Maraş, Giresun, Kırşehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon ve Gümüşhane’de sert direnişler yaşandı. Ama hepsi çok şiddetli, hatta vahim bir şekilde bastırıldı…
Mesela Trabzon’un Of İlçesi, Hamidiye Zırhlısı tarafından bombalandı. “Bizim uşaklar”ın, “Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuk, vergi de vereceğuk” diye aman dilemeleri meşhurdur.
Oysa, şapkadan başka bir başlık giymekte direnmenin cezası, kanuna göre, üç aya kadar hafif hapisti. Ama şapka, İstiklal Mahkemeleri’nin en önemli konusu haline getirilmişti. Ve şapkaya direndikleri gerekçesiyle, başta İskilipli Atıf Hoca ile Babaeski Müftüsü olmak üzere, Rize’de 8, Maraş’ta 7, Erzurum’da 4, Sivas’ta 3, İskilip’te 2, Menemen’de 28 olmak üzere, çeşitli yerlerde toplam 78 kişi idam edildi.
Şapka Kanunu Tarihi – Şapka Kanunu Ne Zaman
25 Kasım 1925 tarihinde mecliste kabul edilen 671 No’lu “Şapka İktizası Hakkında Kanun” ile TBMM üyeleri ve memurlarına başlık olarak şapkagiyilmesi zorunluluğu getirildi ve Türk halkı da buna aykırı bir alışkanlığın devamından men edildi.
Şapka Kanunu Yürürlükte mi?
1926 yılında yürürlüğe giren ve 2005 tarihinde yürülükten kalkan 765 sayılı Türk Ceza Kanununda da şapka kanununa muhalefet etmenin cezası düzenlenmişti. Kanunun en son 1971’de değişen 526. maddesi, “kanuna muhalif hareket edenler iki aydan altı aya kadar hafif hapis veya bin liradan beşbin liraya kadar hafif para cezasiyle cezalandırılır.” demekteydi.
#Artık uygulanmadığı gün gibi ortada olan bu düzenleme, kanun koyucu tarafından 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda da korunmuştur.
Şapka Ve Türk Harfleri
Madde 222 – (1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.
Son olarak 13 Mart 2014 günü, Resmi Gazetede yapılan yayında 6529 sayılı “Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlandı. Kanunda önemli düzenlemeler yapıldı. Bu kanunda sessiz sedasız şapka takmama şuç olmaktan çıkarıldı. Kanunun 16. maddesinde çeşitli kanunların yürürlükten kaldırıldığı belirtildi.
Madde 16 – Bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla;
e) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 222 nci maddesi,
yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 17 – Bu Kanun yayımı tarihi itibari ile yürürlüğe girer.
Şapka Kanunu Kısaca
- Kanun Numarası : 671
- Kabul Tarihi : 25/11/1925
- Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 28/11/1925 Sayı : 230
- Madde 1 – Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir.Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder.
- Madde 2 – İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır.
- Madde 3 – İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti taraflarından icra olunur.
İlber Ortaylı Şapka Kanunu Görüşleri
İlber Ortaylı’ nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk adlı kitabından şapka kanunu ile alakalı kısa bir alıntı;
“Şapka Devrimi bir şekil devrimi değildi. Birdenbire kasabanın ortasında şapkalı adamlar belirdi. Bunlar kıyafettir ve insana temel bir unsur gibi görünmez ama zihni meşgul eden unsurlardır. Şapkaya karşı bir direniş vardı. Mesela bir oğlan bir kızı istediğinde Oğlan için ‘Nasıl biri?’ diye soruluyor, cevap olarak da ‘Şapkalının biri’ deniyordu. Bu çok önemlidir, zira, ‘Şapkalının biri’ demek, ‘Dini, imanı, ananeyi, sana saygıyı unut’ demekti.”
Şapka Kanunu Cezası
Kanunun en son 1971’de değişen 526. maddesi, “kanuna muhalif hareket edenler iki aydan altı aya kadar hafif hapis veya bin liradan beş bin liraya kadar hafif para cezasiyle cezalandırılır.” demekteydi.
Şapka Takmadığı İçin Asılan Kadın
Kadın bohçacılık yapan ve “Şalcı Bacı” adıyla tanınan bir vatandaş. İdam edilmeye götürülürken Erzurum ağzıyla “Kadın şapka giye ki asıla…” diye söyleniyor.
Şapka ve Fes
Bilindiği gibi Ü.Mahmut 1826’da Yeniçeriliğin kaldırılması ile 1839’da ölümü arasında büyük bir reform programına girişmiştir. Bu reformlarla, ondokuzuncu ve bir dereceye kadar yirminci yüzyıldaki Türk reformlarının izleyeceği ana hatları kurmuştur. II. Mahmut’un yapmış olduğu reformlar arasında sosyal ve kültürel alanda yapılan değişiklikler de yer almaktadır.
Eski zamanlardan beri, giysi ve her şeyden önce başlık, bir insanın dinini ve sosyal statüsünü belirttiği araçlardı. İslâm hukuku gerçekte hiç bir çeşit giysiyi yasaklamaz; fakat sayısız gelenekler Müslümanlardan, görünüşte bile kendilerini kâfirlerden ayırmalarını ve diğer her şeyde olduğu gibi, onların kıfyafetlerini taklitten kaçınmalarını ister. “Tanrı ve melekler inayetlerini Cuma namazında sarık saranlara verirler”, “Sarıkla iki rekât namaz, sanksız yetmiş rekâttan daha üstündür”, “Bir milleti taklit eden, onlardan biri olur.” Peygambere atfedilen bu ve diğer bir çok benzer sözler, bir insamn kendi giyinme şeklini terkedip diğer birini besimsemesinin bir ihanet ve dinden çıkma hareketi olduğu hakkındaki genel duygunun kuvvetlenmesine yardım etti. Müslüman olmayanların Müslüman kıyafetine girmesi yasaklanmıştı; Müslümanlar, Hıristiyan veya Yahudi kılığını almayı hayal bile etmezlerdi.
Bu nedenle, alelade Müslüman Türk askerlerini, onlann gözünde kâfirleri ayırdeden işaretleri, bir aşağılık nişânesini, benimsemeye razı etmek hiç de kolay bir iş değildi. Hepsinin içinde kabul edilmesi en güç olanı şapka idi; bugün bile bir çok islâm ülkelerinde, başa örtülen şey muhâfazakârlığın son sığınağıdır. 1828 de Kuzey Afrika menşeli yeni bir başlık Sultana gösterildi ve onun beğenisini kazandı. Buna fes deniliyordu.
Mustafa Kemal’in “Fes” İle İlgili Bir Hatırası
Kastamonu nutkunda, “şapka giymenin câiz olmayacağını söyleyenler vardır. Onlara diyeyim kı, çok gafilsiniz ve çok cahilsiniz ve onlara sormak isterim: Yunan serpuşu olan fesi giymek câiz olurda şapkayı giymek neden olmaz? “ diyen Mustafa Kemal, Batı giyinişine karşı daima sempati duymuştur. Aynı zamanda Picardi manevralarına katılmak üzere Paris’e giderken Belgrat İstasyonu’nda arkadaşı Binbaşı Selahattin Bey’in başındaki fesi ile alay edilmesi, Mustafa Kemal’de, ulusal hiç bir yönü olmayıp Ü.Mahmut döneminde zorla giydirilmiş olan fese karşı olumsuz bir tutum yaratmış ve cumhuriyet döneminde şapka giyilmesinin psikolojik temelini oluşturmuştur.
.
1910 yılında, Fransa’daki Picardi manevralarında ordu namına bulunmak üzere Paris’e doğru yola çıkmışlardı. İki arkadaştılar. İkisinin de ilk Avrupa gezisiydi. Bindikleri Şark Ekspresi daha Türk sınırlarından çıkar çıkmaz O, başındaki fesi çıkardı. Yol arkadaşı Binbaşı Selahattin Bey kapalı, muhâfazakâr bir subaydı.
Tren Belgrat İstasyonu’nda beklerken Selahattin Bey satıcı çocuklardan bir şeyler almak istedi. Başındaki kırmızı fesini hiç çıkarmıyordu. Satıcı Sırp çocukları evvela fesi ile alay etmeye başladılar. Sonra davranışlarını daha da ileri götürerek, bir şeyler haykırarak kaçıp gittiler. Selahattin Bey hâlâ, bu olaya vesile olan kırmızı fesini çıkarmayı milli bir gurur meselesi sayıyordu…
Mustafa Kemal bu olaydan çok sonra 1925’deki kıyafet inkılâbı ile kadın, erkek bir milletin hem iç hem dış görünüşünü yeniden yoğuracak ve Türkler Şark ruhunu ve Şark damgasını atıp, kendilerinin anlayış ve davranışlarına damgasını vuran Şarklı çemberinden çıkacaktı. Kıyafetleri ile de Batı âlemine katılacaklardı.