Toplumsal yapı ve toplumsal yapının unsurları
Bir okulun temel toplumsal yapısını okulu oluşturan çeşitli unsurlar ve bu unsurlar arasındaki ilişkiler oluşturur. Bütün okulların bünyesinde öğrenciler, öğretmenler, temizlik çalışanları, veliler, spor kulübü gibi çeşitli grupların varlığı söz konusudur. Okul sisteminin varlığı, bu yapıyı oluşturan unsurların işlevlerini yerine getirmesiyle ve bu unsurların uyumlu birlikteliğiyle sağlanabilir. Bu durum toplumsal yapı için de geçerlidir. Toplumsal yapının varlığı da çeşitli unsurların işlevlerini yerine getirmesiyle ve bu unsurların uyumlu birlikteliğiyle sağlanabilir.
1- Toplumsal yapı nedir?
Toplumsal yapı, birbirleri ile ilişkili kısımlardan oluşan ve hiçbir kısmın bütünden ayrı olarak ele alınamayacağı bir sistemdir. Topluma temel grupların bir bileşimi olarak bakılırsa sözü edilen temel grupların karşılıklı etkileşimleri ve düzenli ilişkisi görülür. Bütün bir toplum yapısı, bu birbirine bağlı ve karşılıklı sorumlu gruplardan oluşmaktadır. Toplumu oluşturan gruplar ve kurumlar toplumsal yapıda birbirleriyle uyumlu çeşitli işlevlerde bulunur. Bu işlevler toplumsal yapının devamlılığını sağlamada önemlidir.
Toplumsal yapı ve onu oluşturan unsurlar aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
- Aile
- Ekonomi
- Din
- Ahlak
- Nüfus
- Teknoloji
- Eğitim
- Siyaset
- Hukuk
- Kuruluşlar
- Gruplar
“Toplumsal yapı” kavramını geliştiren Parsons’a (Parsıns) göre, toplumsal yapıyı oluşturan parçaların (ekonomi, din, aile, politika, eğitim, hukuk ve sistem içindeki grup ve kuruluşlar) toplumda yerine getirdiği görevlerin o toplum için işlevsel olması önemlidir. Toplumsal yapı ve parçaları arasındaki ilişki aile ve din kurumları arasındaki ilişkiye dayanarak şöyle açıklanabilir: Bütün dinler genelde aile kurumunu destekler. Çiftler, resmî evlilik işlemlerinin yanı sıra genellikle dinî evlilik törenleri düzenleyerek evlenmeyi arzu ederler. Okullarda verilen din ve ahlak bilgisi eğitiminde de ailenin ve evliliğin önemi, aile üyeleri arasındaki saygının ve sevginin değeri anlatılır. Bu sayede aile üyeleri, din ve geleneklerine bağlı olarak ve bu gelenekleri çocuklarına öğreterek onları yetiştirirler.
Görüldüğü gibi toplumsal yapıyı oluşturan nüfus, ekonomi, eğitim, ahlak, siyaset, din, hukuk gibi sosyal hayatın farklı alanları ve bu alanlarla ilgili kurum ve kuruluşlar, birey ve gruplar ile bunların birbirleriyle etkileşimleri ve uyumu bir toplumsal yapıyı oluşturan toplumsal ögelerdir.
2- Toplumsal yapının unsurları nelerdir?
Toplumsal yapının iki temel unsuru köy ve kent yapılarıdır. Geleneksel toplumlarda ya da tarım toplumlarında nüfusun önemli bir kısmı köy toplumsal hayatı içindeyken modern toplumlarda, sanayileşmenin de etkisiyle, bu durum değişmiş ve nüfusun önemli bir kısmı kent toplumsal hayatına katılmıştır. Günümüzde toplumsal değişmenin çok hızlı olmasının da etkisiyle köy ve kent toplumsal hayatı arasındaki farklar azalmış olsa da farklılıklar büyük oranda varlığını sürdürmektedir. Öte yandan günümüzdeki hızlı toplumsal değişim kent toplumsal hayatını da etkilemiş ve dünyanın özellikle sanayileşmiş ülkelerinde yeni bir kent türü olan metropoller ortaya çıkmıştır.
A. Köy, Kent ve Metropol
a. Köy
Köylerde insanlar genellikle tarımla uğraşırlar ve hâkim meslek çiftçiliktir. Mesleki yapı homojen olup daha çok köy hayatının ihtiyaçlarının giderilmesine yöneliktir. Üretimde genellikle yoğun kas gücü ve basit teknolojik araçlar kullanılmaktadır. Doğal yönden bakıldığında küçük bir yerleşim birimi olan köyler, çevresinde bulunan tarla, otlak, ormanlık alan ve akarsularla kente göre daha farklı yaşam koşullarına sahiptir. Köylerde birim alana düşen nüfus yoğunluğu kentlere oranla daha azdır. Köy toplumsal hayatında yaşanan sosyal hareketlilik daha çok köyden kente doğru gerçekleşen coğrafi hareketliliktir. Ancak belli bir tabaka içinde bir meslekten bir başka mesleğe geçiş anlamına gelen yatay hareketlilik ve bir toplumsal tabakadan bir başka toplumsal tabakaya geçiş anlamına gelen dikey hareketlilik oldukça sınırlıdır. Daha çok informal (resmî olmayan) ilişkiler ve kurallar hâkimdir. Köylerde genellikle geniş aile görülür ve bu aileler köy yaşamında üretim işlevi görür.
b. Kent
Kentler tarımsal nitelikli olmayan üretimin, sanayi ve hizmet üretiminin, ticaretin ağırlıklı olarak yapıldığı yerlerdir. Toplumsal hayat dinamik bir biçimde değişmektedir. Toplumun yerleşme, barınma, ulaşım, çalışma, dinlenme ve eğlenme gereksinmeleri farklı biçimlerde karşılanabilmektedir. Daha çok çekirdek aile gözlenmektedir. Öte yandan kentlerde ailenin pek çok işlevini başka toplumsal kurumlar yerine getirmektedir. Nüfus büyüklüğü ve nüfus yoğunluğu diğer yerleşmelerden daha fazladır. Bu yoğunluk ve büyüklük düzeyi, ülkelerin sosyoekonomik özelliklerinin yanı sıra kentleşme biçimlerine de bağlıdır. Kent hayatı heterojen (türdeş olmayan) bir sosyoekonomik yapı sergiler. İş bölümü, inanç, etnik gruplar ve başka kimlik özellikleri bakımından çeşitlilik barındırır.
c. Metropol
Metropoller, bir ülkenin ya da bölgenin çevresindeki bütün kentsel ve kırsal topluluklara ekonomik yönden egemen olan, genellikle ülkenin küresel ekonomik piyasalarla ilişkilerini sağlayan; büyük ölçüde örgütlenmiş ve uzmanlaşmış toplumsal, sosyal ve ekonomik gruplardan oluşan büyük kentlerdir. Metropolitan alan olarak ifade edilen geniş metropol alanları genellikle belli bir merkez kentten ve çok sayıda alt-kentlerden oluşur. Örneğin Japonya’nın başkenti ve dünyanın en büyük metropol şehri olan 34 milyon nüfusa sahip Tokyo’nun şehir merkezinde 12,5 milyon insan yaşamaktadır. Nüfusun kalanı ise alt-kentlerde yaşamaktadır.
B. Millet (Ulus)
Milleti diğer toplumsal gruplardan ayıran temel fark, tüm sınıfları daha üst bir kimlik olan millet ya da ulus kimliğinde birleştirmesidir. Uluslaşma, ulusun kültürel bağının oluşmasını, yeni bir toplumsal ruh hâlini diğer bir deyişle ortak yaşam tarzının gelişmesini beraberinde getirmiştir. Bu ortak yaşam, ulus-devlet sınırları içinde yaşayan nüfus topluluğunun “ulusal kültür” olarak adlandırılan ortak bir kültürü yaratmasını sağlamıştır. Üstelik bu ulusal kültür zamanla o denli ulus bağını pekiştiren bir boyuta yükseltilir ki aynı sınırlar içinde yaşayan farklı etnik kökenlere sahip topluluklar dahi kendilerini aynı ulusun fertleri olarak hissederler.
Kaynak: 12. Sınıf Sosyoloji ders kitabı